Rekabet Yasağına Aykırılığın Sonuçlarına İlişkin Bilgi Bülteni
-
Giriş
İşçinin, çalıştığı işyerindeki sadakat borcu gereğince işveren ile rekabet etmeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün yanında işçinin işten ayrıldıktan sonraki dönem için işvereniyle rekabet etmemesi adına, işçi ile yapılan iş sözleşmesine rekabet yasağı hükümleri konulabilir veya işçi ile bir rekabet yasağı sözleşmesi yapılabilir. Bu hükümler işçi tarafından ihlal edildiği taktirde, rekabet yasağına aykırı davranan işçinin bazı sorumlulukları olacaktır. İşbu bilgi bülteninde, rekabet yasağına aykırılığın sonuçlarını düzenleyen, Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) ilgili maddesi[1] incelenecek ve madde kapsamında gerekli açıklamalar yapılacaktır.
-
İlgili Maddenin Kapsamı
Kanunun ilgili maddesine göre rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür.[2] Bu anlamda işverenin uğradığı zarar, mal varlığının mevcut durumu ile yasaya aykırı davranılmış olmasaydı arz edeceği durum arasındaki farktır. Diğer bir deyişle bu zarar, olumlu (müspet) zarardır. Olumlu (müspet) zarar ise işverenin fiili zararı ve kazanç kaybı şeklinde ortaya çıkabilir.[3] İşçinin sorumluluktan kurtulabilmesi için TBK’nın ilgili maddesi[4] gereğince kusursuzluğunu ispat etmesi gerekmektedir.[5]
İşveren, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tazminini talep edebilir. Bunun için işverenin, rekabet yasağının ihlal edildiğini ispatlaması yeterli olacaktır. Bu ihlal yüzünden zarara uğradığının ispatlanması gerekmemektedir. Zira TBK’nın ilgili hükmü gereğince hiçbir zarara uğranılmamış olunsa dahi kararlaştırılan cezai şartın ifası gerekmektedir.[6]
İşçi sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir, ancak cezai şartı aşan miktarda bir zarar söz konusu ise bu zararı da gidermek zorundadır. Cezai şart miktarını aşan zararın işçi tarafından karşılanmasını isteyen işveren, artık işçinin kusurlu olduğunu ispat etmek durumunda kalacaktır.
Tüm bu hususlar dışında TBK’da[7] belirli koşulların varlığı halinde işverene, işçinin rekabet yasağına aykırı davranışının sona erdirilmesini talep hakkı da tanınmıştır. İlgili fıkraya göre; işveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararların ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutulması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ve işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir.
Aşağıda bu talep hakkının detayına girilerek açıklamalar yapılacaktır.
B.1 Rekabet Yasağına Aykırı Davranışın Sona Erdirilmesini Talep Hakkının Şartları
İşverenin, rekabet yasağını ihlal eden davranışın sonlandırılmasını isteme hakkına sahip olabilmesi için iki koşulun varlığı gerekmektedir. Bu koşulardan ilki, rekabet yasağı sözleşmesinde, işçinin bu yasağa aykırı davranışı halinde rekabet oluşturan söz konusu faaliyetine son vermeye zorlanabileceğinin, sözleşmeye ayrıca ve açıkça yazılmış olmasıdır. Bu hususta belirtmekte fayda vardır ki, sözleşmede sadece bu konuda TBK’nun ilgili maddesinin[8] uygulanacağının belirtilmiş olması, yeterli değildir.[9] Nitekim güncel yargı kararlarında da bu hakkın kullanılacağının, işçi ve işveren arasındaki sözleşmeye ayrıca ve açıkça yazılmadan yalnız üstü kapalı bir şekilde belirtilmiş olmasının, maddeyi dar yorumlamayı gerektireceğini ve ilgili talebin reddedilmesi gerektiği hususu yer almaktadır.[10]
İşverenin, işçinin rekabet yasağına aykırı davranışının sona erdirilmesini isteyebilmesinin diğer bir koşulu, rekabet sözleşmesinin ihlali nedeniyle kendisinin önemli bir zararının olması ve işçinin de ihlale yönelik davranışının ağır bir nitelik taşımasıdır. Bu durumda, işverenin devam eden ihlal sonucunda ortaya çıkan zararı veya tehdit altında kalan menfaati, kararlaştırılmış olan cezai şart ve tazminatla karşılanamayacak ve sonradan telafi edilemeyecek kadar önemli olmalıdır.[11] Sözleşmede cezai şart kararlaştırılmamış olsa bile sözleşmede açıkça yer alması koşuluyla, işveren tarafından rekabetten kaçınma hakkı kullanılabilecektir. Tüm bu açıklamalara paralel şekilde, işveren tarafından bu hakkın kullanılabilmesi için işçinin davranışı, dürüstlük kurallarına ağır bir biçimde aykırılık oluşturmalıdır.[12]
B.2 Rekabet İhlali Oluşturan Duruma Son Verilmesini Talep Hakkının Son Çare Olması ve Bu Hakkın Kullanılabileceği Bazı Örnek Durumlar
İşverenin, işçinin rekabeti ihlal eden davranışlarının durdurulmasını isteme hakkına sahip olabilmesi için gereken ve yukarıda ayrıntılı şekilde açıklanan koşullar, bu talebin istisnai olarak ve son çare (ultima ratio) olarak işverene tanındığını ortaya koymaktadır.[13] Zararın geri dönülemeyecek düzeyde ve bu hakkın kullanılabileceği durumlar ise; işçinin işveren hakkında yalan beyanlarda bulunmak suretiyle işverenin işçilerini elde etmesi, işçinin müşteri çevresini yanıltacak şekilde eski işverene ait malzemeleri kullanmaya devam etmesi gibi davranışlar olarak örneklenebilir.[14]
Önemle belirtmek gerekir ki bu hakkın kullanılabilmesi için, rekabet ihlalini gerçekleştiren işçinin bağımsız bir faaliyet yürütüyor olması gerekir. Bu hakkın kullanılması için dahi olsa, üçüncü kişileri zorlayıcı bir hükmün tesis edilmesi mümkün bulunmadığından, rakip işletmede çalışan işçinin iş akdinin feshedilmesi yargı organı tarafından kararlaştırılamaz. Buna karşılık, dürüstlük kurallarını ağır bir şekilde ihlal eden ve işverene önemli zarar veren işçinin kendi işinde bağımsız olarak sürdürdüğü faaliyeti, (örneğin işyeri kapatılarak) hâkim tarafından durdurulabilir.[15]
-
İhlal Oluşturan Duruma Son Verilmesini Talep Usulü
TBK’nın ilgili maddesinde[16] ticari işlere ait haksız rekabet hallerinde Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla adi işlerde TBK’nın ilgili maddesi uygulama alanı bulacak iken, ticari işlerde TTK’deki haksız rekabet hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
TTK içerisinde yer alan haksız rekabet hükümleri gereğince, rekabet ihlali oluşturan duruma son verilmesi adına haksız rekabetin men’i davası (önleme davası) açılabilir. [17]
Önleme davası, haksız rekabet nedeniyle zarar gören ya da zarar görme tehlikesine maruz kalan kimse tarafından, eylemin yapılmaması veya tekrarının önlenmesi için açılmaktadır. Bu dava ile oluşan zararın giderilmesi söz konusu olmayıp gelecekte ortaya çıkması muhtemel hak ihlallerinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.[18] Davalının geçmişteki eylemlerinin sonuçlarını ortadan kaldırmak için açılması gereken dava ise eski hale getirme davasıdır.[19] Uygulamada ise bu iki dava çoğunlukla birlikte açılmaktadır.
Haksız rekabeti önlenmesi davasının açılabilmesi için haksız rekabet eylemini gerçekleştiren kişinin kusurlu olması gerekmemektedir. Bununla birlikte haksız rekabet teşkil eden eylemin devam etmesi yahut tekrar tehlikesinin mevcut olması gerekmektedir.[20] Ayrıca bu davanın açılabilmesi için zararın varlığı da zorunlu bir unsur değildir. Zarar tehlikesi, davanın açılabilmesi için yeterli kabul edilmektedir. [21]
Önleme davası sonucunda, haksız rekabet oluşturan eyleme son verilmesine karar verilebilir. Örneğin haksız rekabet oluşturduğu tespit edilen reklam yayınının durdurulmasına veyahut haksız rekabet oluşturan şirket faaliyetlerinin durdurulmasına mahkeme tarafından karar verilebilir. Önleme davası sonucunda verilen hüküm ise icrai nitelikte olmakla birlikte İcra ve İflas Kanunu’na göre icra edilmektedir.[22]
D. İhtiyati Tedbir
Haksız rekabetin niteliği gereği delillerin karartılmasındaki kolaylık ve dava sonucunda verilecek karara kadar hakkın güncelliğini yitirebilme ihtimali nedeniyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (“HMK”) yer alan geçici hukuki koruma tedbirlerine dair hükümlerin haricinde, özel olarak TTK’nın ilgili maddesinde[23] geçici hukuki koruma tedbirlerine ilişkin hükümler ihdas edilmiştir.[24] Bu hükümlere istinaden ihtiyati tedbir talebinde bulunulabilir.
İhtiyati tedbirler başlıklı ilgili maddenin lafzına göre; dava açma hakkını haiz bulunan kimsenin talebi üzerine mahkeme, mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere karar verebilir.
Usul hukukundaki temel prensibe göre, asıl uyuşmazlığı çözecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemez. Ancak doktrindeki bir görüşe göre, bu kuralın haksız rekabet hukukunda bir istisnası bulunmaktadır.[25]
TTK’nın haksız rekabet hükümleri içerisinde bulunan ihtiyati tedbir başlıklı maddesinde açıkça, ihtiyati tedbir olarak haksız rekabetin önlenmesi ve haksız rekabet nedeniyle oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasının istenebileceği belirtilmiştir. Hak sahibinin hakkının, haksız rekabetin niteliği gereği hızlı ve etkin bir şekilde korunabilmesi adına, asıl uyuşmazlığı çözecek şekilde haksız rekabeti oluşturan durumun sonlandırılması ve maddi durumun ortadan kaldırılmasının ihtiyati tedbir olarak da istenebileceği kanun koyucu tarafından hüküm altına alınmıştır.[26] Bu konuda emsal kararlar da mevcuttur.[27]
İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce esas hakkında görevli ve yetkili mahkemeden talep edilmelidir. Dava açıldıktan sonra ihtiyati tedbir talep edilmesi durumunda ise, ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeye başvurulabilmektedir. Ayrıca HMK’nun ihtiyati tedbir hükümleri uygulanacağından, ihtiyati tedbir istenebilmesinin şartları mevcut olmalıdır.
İhtiyati tedbir kararı ile mahkemece, haksız rekabet eyleminde bulunan kişi bakımından bir “yapma” ya da “yapmama” edimine karar verilmektedir. İhtiyati tedbir kararının yerine getirilmemesi durumunda ise, kararı yerine getirmeyen kişi bakımından tazyik hapsi gündeme gelecektir. Haksız rekabet ihtiva eden durum sona erdirildiğinde ise tazyik hapsine son verilmektedir.[28]
E. Görevli Mahkeme, Yargılama Usulü, Dava Şartı Arabuluculuk ve Zamanaşımı
İş sözleşmesinin devamı sırasında, işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme borcunda, görevli mahkeme İş mahkemesidir. İş sözleşmesi sona erdikten sonra ise, Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olacaktır. Zira Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bir kararında; rekabet yasağını ihlal edilen davranışın iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin bulunduğu durumda bu davranışın, hizmet akdinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen, TBK’nın ilgili maddeleri[29] kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu kapsamda yer alan uyuşmazlıklara ilişkin davaların ise TTK’ya göre[30] mutlak ticari dava niteliğini taşıması gerekçesiyle Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin görevli olacağı belirtilmiştir.[31]
Yine Yargıtay’ın daha güncel tarihli bir kararında; rekabet yasağına ilişkin TBK maddelerinin, doğrudan işçi ve işveren arasındaki hizmet sözleşmesinin bir unsuru olarak görülemeyeceğini, dolayısıyla işbu hükümlerden ve bu hükümlere bağlı olarak rekabet yasağının ihlali durumunda ortaya çıkan uyuşmazlıkların, iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlık olarak tanımlanması ve İş Mahkemelerinin görevi kapsamında değerlendirilmesinin yerinde olmayacağı belirtilmiştir.[32
TTK’nın ilgili maddesinde ise, değeri bir milyon Türk Lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulünün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.[33] Buna göre değeri bir milyon Türk Lirası’nı geçmeyen ticari uyuşmazlıklarda basit yargılama usulü uygulanacak iken, bu tutarı aşmayan ticari uyuşmazlıklarda ise yazılı yargılama usulü uygulanacaktır.
Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan evvel arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Bu anlamda haksız rekabet davalarından olan maddi ve manevi tazminat davaları bu kapsamda olduğundan, işbu davalar açılmadan önce dava şartı olarak arabuluculuğa başvurulması gerekmektedir. Bununla birlikte, tespit, önleme ve eski hale getirme davalarının konusu ise bir miktar paranın ödenmesine ilişkin olmadığından bu davalar bakımından dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması dava şartı değildir.[34]
Uygulamada çoğunlukla, cezai şart ve tazminat istemli davalar ile haksız rekabetin tespiti ve haksız rekabet oluşturan eyleme son verilmesi talepli davalar birlikte açıldığından, bu gibi durumlarda dava şartı arabuluculuğa başvurulması önem arz etmektedir.
Haksız rekabet hükümleriyle tüm toplumun menfaatlerinin korunuyor olması nedeniyle bu konudaki taleplerin bir an önce neticelenmesi önem arz etmektedir. Kanun koyucu tarafından da bu nedenle, haksız rekabet hukukunda zamanaşımı süreleri daha kısa tutulmuştur. Haksız rekabet davaları, dava hakkı olan kimsenin, hakkın doğumunu öğrenmesinden itibaren 1 yıl ve her durumda hakkın doğumundan itibaren 3 yıl içinde açılabilmektedir.[35]
F. Sonuç
İşçi ve işveren arasındaki iş sözleşmesi sona erdikten sonraki dönem için, taraflar iş sözleşmesinde haksız rekabete ilişkin hükümler kararlaştırabileceği gibi, bu konuda ayrı bir sözleşme imzalayabilirler. Taraflar arasında akdedilen hükümlere aykırı bir şekilde haksız rekabet oluşturan eylemler meydana geldiğinde ise, sözleşmede kararlaştırılan cezai şart talep edilebileceği gibi, yukarıda açıklanan şartların sağlanması halinde TBK ilgili hükümleri dayanak gösterilerek TTK’da düzenlenen haksız rekabet davaları açılabilmektedir.
Dava sürecinde ise davayı nihayete erdirici nitelikte dahi olsa, haksız rekabetin özellikleri de göz önünde bulundurulduğunda ve kanunda da açık hüküm bulunmasından dolayı, haksız rekabet oluşturan eylemin sonlandırılmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilebileceği konusunda doktrinde yaygın bir görüş bulunmaktadır.
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu
[1] 6098 Numaralı, 27836 Sayılı, 11.1.2011 Tarihli, Türk Borçlar Kanunu, m.446
[2] 6098 Numaralı, 27836 Sayılı, 11.1.2011 Tarihli, Türk Borçlar Kanunu, m.446/1
[3] Süzek, S. (2014). Yeni Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde İşçinin Rekabet Etmeme Borcu. Journal of Istanbul University Law Faculty, 72(2), 462.
[4] 6098 Numaralı, 27836 Sayılı, 11.1.2011 Tarihli, Türk Borçlar Kanunu, m.112
[5] Süzek, S. (2014). Yeni Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde İşçinin Rekabet Etmeme Borcu. Journal of Istanbul University Law Faculty, 72(2), 462.
[6] 6098 Numaralı, 27836 Sayılı, 11.1.2011 Tarihli, Türk Borçlar Kanunu, m.180
[7] 6098 Numaralı, 27836 Sayılı, 11.1.2011 Tarihli, Türk Borçlar Kanunu, m.446/3
[8] Türk Borçlar Kanunu madde 446/3
[9] Moesch, 343.
[10] İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi, 2018/475E. , 2019/695K. , 16/05/2019 T.
[11] Süzek, S. (2014). Yeni Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde İşçinin Rekabet Etmeme Borcu. Journal of Istanbul University Law Faculty, 72(2), 463.
[12] Carruzzo, 603. Wyler, 613. Moesch, 343-344. Soyer, 86, 88.
[13] Süzek, S. (2014). Yeni Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde İşçinin Rekabet Etmeme Borcu. Journal of Istanbul University Law Faculty, 72(2), 465.
[14] Ibid.
[15] Şahlanan, 87. Soyer, 88-90.
[16] 6098 Numaralı, 27836 Sayılı, 11.1.2011 Tarihli, Türk Borçlar Kanunu, m.57.
[17] 6102 Numaralı, 27846 Sayılı, 13.1.2011 Tarihli, Türk Ticaret Kanunu, m.56.
[18] Gündüz, Ş. K. (2019). Haksız Rekabette Hukuk Davaları, s.52.
[19] Erdil, 2012: 330.
[20] Gündüz, Ş. K. (2019). Haksız Rekabette Hukuk Davaları, s.53.
[21] Çınar, 2015: 156.
[22] Gündüz, Ş. K. (2019). Haksız Rekabette Hukuk Davaları, s.55.
[23] 6102 Numaralı, 27846 Sayılı, 13.1.2011 Tarihli, Türk Ticaret Kanunu, m 61.
[24] Karasu vd., 2017: 454; Nomer Ertan, 2016: 468.
[25] Ülgen vd., 2015: 574; Nomer Ertan, 2016: 470.
[26] Gündüz, Ş. K. (2019). Haksız Rekabette Hukuk Davaları, s.83.
[27] İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. HD. , 2023/852 E. , 2023/701 K. , 10.07.2023 T.
[28] Gündüz, Ş. K. (2019). Haksız Rekabette Hukuk Davaları, s.89.
[29] Türk Borçlar Kanunu madde 444 ve madde 447
[30] Türk Ticaret Kanunu madde 4/1-c
[31] Yargıtay HGK, 2012/9-854 E. , 2013/292 K. , 27.02.2013 T.
[32] Yargıtay 11.HD, 2021/1534 E. , 2021/6811 K. , 03.12.2021 T.
[33] 6102 Numaralı, 27846 Sayılı, 13.1.2011 Tarihli, Türk Ticaret Kanunu, m.4/2.
[34] Gündüz, Ş. K. (2019). Haksız Rekabette Hukuk Davaları, s.103.
[35] Ibid, s.107