Tahkim Sözleşmesinin Geçerliliği Hakkında Bilgi Bülteni
A. Giriş
Ülkemiz içerisindeki hukuki uyuşmazlıkların çözümü bağımsız ve tarafsız devlet mahkemelerinde yapılmaktadır. Türk hukuku açısından bu husus anayasal bir zorunluluktur.[1] Ancak ülkemizdeki mahkemelerinin yargı yükünün yoğunluğu göz önüne alındığında hem yargı yükünün hafifletilmesi hem de taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlıkların çözümü için mahkemelerin yargılamasına göre daha etkin, hızlı ve daha düşük maliyetle çözüme kavuşturulması bir takım alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri ve tahkim yargılaması getirilmiştir.
İşbu bilgi bülteninde Türk hukuku açısından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) kapsamında yerel tahkim anlaşmasının hukuki niteliği, geçerliliği ile anlaşmanın geçerliliği açısından tarafların irade açıklamaları, yazılı şekil şartının mevcudiyeti, konunun tahkime elverişli ve belirlenebilir olması ve tarafların mevcut ehliyetleri incelenecektir.
B. Tahkim Sözleşmesinin Hukuki Niteliği
Tarafların tahkim sözleşmesi ile meydana gelen iradeleri neticesinde uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin yargılama faaliyetinin hakem marifetiyle yürütülmesi sağlanmaktadır. O halde, tahkim sözleşmesinin bir sözleşmesel görünümü bir de yargısal fonksiyonundan söz edilebilir. [2]Tahkim sözleşmesinin hukuki niteliğinin tespit edilmesi hususu, doktrinde tartışmalı olup hukuki niteliğine ilişkin maddi hukuk sözleşmesi, usul hukuku sözleşmesi, karma ve bağımsız sözleşme olmak üzere dört görüş yer almaktadır.
- Maddi hukuk sözleşmesi görüşü dayanağını tahkim yargılamasının bir sözleşmeye bağlı olduğu noktasından almaktadır. Dolayısıyla geçerli bir sözleşme kurulabilmesi için borçlar hukuku kurallarına tabi olarak işlem yürütülmesi gerektiğini savunduğu gibi ayrıca hakem kararlarının bu sözleşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkması nedeniyle, hakem kararının sözleşme niteliğinde olacak ve mahkeme kararı gibi olmadığından kesin hüküm teşkil etmeyeceğini bu nedenle, bu karara karşı kanun yolları değil, sözleşmelerde olduğu gibi, hata, hile, tehdit gibi iradeyi sakatlayan sebeplere dayanılarak hakem kararının iptalinin istenebileceğini ifade etmektedirler.[3]
- Buna karşılık usul hukuku sözleşmesi olduğuna ilişkin görüş sahipleri Devlet’in egemenlik haklarından doğan yargı yetkisinin bir sonucu olan bağımsız ve tarafsız mahkemelerce yürütülen yargılama faaliyetine alternatif bir yargılama yolu olarak tahkim müessesesi, devletlerin usul kanunlarında yerini almıştır. Bu durumda tahkim, devletin açıkça veya zımnen verdiği izin ile mümkün olmaktadır.[4]
Dolayısıyla tahkim sözleşmesi doğurduğu sonuçla beraber düşünüldüğünde bu sözleşmenin usule ilişkin hükümleri ve ona ilişkin temel sonuçları, asıl etkilerini usul hukukunda doğurmakta olup bir usul hukuku sözleşmesi niteliğinde olduğu söylenebilecektir.[5]
Tarafların serbest iradesi ile ortaya çıkan bu bağlanma, hakem heyetinin kurulması, davacının davasını bu heyette açması, davalının varsa karşı davasını aynı heyette açması, delillerin ikamesi ve toplanması, gerekir ise bilirkişiye başvurulması ve tanık dinlenilmesi, tarafların isticvabı, duruşmalar yapılması, hakem heyetinin yargılamayı bir karar ile sona erdirmesi ve karara karşı tarafların başvurusu gibi usul kanunlarında düzenlenen tüm bu yargılama usul ve aşamaları, tahkim yargılamasının temel taşı olan bu tahkim sözleşmenin usuli yani kazai nitelik taşıdığını göstermektedir.[6]
- Tahkim sözleşmesinin karma nitelikli bir sözleşme olduğu görüşü ise adının da işaret ettiği üzere sözleşmenin niteliğine ilişkin maddi hukuk görüşünün yapmış olduğu açıklamaları da usul hukuku görüşünün savunmakta olduğu argümanları da eksik bulmaktadır. Tahkim sözleşmesinin maddi hukuktan kaynaklanıyor olduğunun göz ardı edilemeyeceğine değindiği gibi tahkim sürecinin tabi olduğu hukukun da usul hukuku olduğunun yadsınamayacağını söylemektedir. Dolayısıyla her iki niteliği bünyesinde taşıyan tek bir hukuki işlemi oluşturmakta olduğundan[7] tahkim sözleşmesi karma bir sözleşme niteliğinde usuli etkiler doğuran bir maddi hukuk sözleşmesidir.
- Bağımsız nitelikte bir sözleşme olduğu görüşü tahkimin hukuki niteliğinin tahkim sözleşmesinin hukuki niteliğinden önce geldiğini bu nedenle tahkim sözleşmesinin hukuki niteliği tespit edilirken tahkimin kullanımı ve amacına bakılarak belirlenmesi gerektiği düşüncesiyle açıklamaktadır.[8] Bu bakımdan da tahkimin niteliği yalnızca maddi hukuktan kaynaklanan bir sözleşmeyi ifade etmediği gibi tamimiyle usul hukukuna ilişkin öğelerle de açıklanamayacak olup karma olarak da nitelendirilemeyecektir.
Tahkimi milletlerarası ticari hayatın ihtiyaçları doğrultusunda devletler UNCITRAL Model Kanunu’nu iç hukuklarına adapte ederek tahkim yeri bağlama noktasına dair kurallar ile tahkim yargılamasını kendi ülkelerinin kurallarına bağlamışlar ancak taraf iradelerine de eşit önemde değer vermişlerdir. Dolayısıyla taraf iradeleri ile başka bir ulusal hukuk ya da tahkim kurumunun kurallarını seçme imkânı ve esasa uygulanacak hukuk konusunda da istedikleri kanunlar ihtilafı kuralları ya da ulusal veya uluslararası maddi kuralları belirleme yetkisi de bulunmakta olduğundan otonom olarak da adlandırılan bağımsız bir niteliğe sahip olduğu ifade edilmektedir.
C. Tahkim Sözleşmesinin Şartları
Yukarıda tahkim sözleşmesinin hukuki niteliğine ilişkin olarak yapılan açıklamalarda değinildiği gibi tahkim sözleşmesinin kuruluşuna da en başta borçlar hukuku ilkeleri uygulanacaktır. Bu bakımdan sözleşmenin geçerliliği ve hüküm ifade etmesi için bütün akitlerde hangi şartlar aranıyorsa tahkim yargılamasının temeli olan tahkim sözleşmesinde de aynı şartlar aranacaktır.[9] Bu genel koşulların yanı sıra aynı zamanda HMK Madde 412’de bazı özel geçerlilik koşulları da düzenlenmiştir. Anılan hususlar aşağıda incelenecektir.
- Borçlar hukuku anlamında aranan koşullar ile başlanacak olursa bahsedilmesi gereken ilk şart sözleşme yapma ehliyetidir. Bu anlamda tam ehliyetsiz kişilerin yapmış olduğu tahkim sözleşmesi de kesin hükümsüz olacağı konusunda bir şüphe bulunmamaktadır. Tam ehliyetli kişiler tahkim sözleşmesini tek başlarına yapabilecekleri gibi yasal temsilci vasıtasıyla da tahkim sözleşmesi iradesini ortaya koyabilmeleri mümkündür. Ancak vasiler temsil yetkilerine dayanarak bir tahkim sözleşmesi yapamayacaklardır bunun için sulh mahkemelerinden izin alınması şartıyla bağlı kılınmışlardır.[10] Temsilci ya da vekil vasıtasıyla yapılan tahkim sözleşmeleri için temsilciye/vekile özel yetki verilmesinin zorunlu olup olmadığı ise tartışmalı bir konuyken HMK 74.maddesi ile HUMK 63.maddesine benzer bir düzenlemeye gidilerek açıkça yetki verilmemiş ise vekilin tahkim ve hakem sözleşmesi yapamayacağı hükme bağlanmıştır.[11]
- Geçerli bir tahkim sözleşmesi kurulabilmesi için aranan bir diğer koşul ise uyuşmazlık konusunun tahkime elverişli olmasıdır. Elverişlilik hususu yetki itirazına konu olabilmekte dolayısıyla ehemmiyet gösterilmesi gerekmektedir. Her ne kadar tahkim yargılamasını seçmek tarafların irade serbestisine bırakılmış bir husus ise de bazı çıkarların bizzat Devlet yargısında korunması gerektiği düşüncesi ile sınırlamalar getirilmiştir. Elverişlilik bu anlamda tahkim edilebilirliği göstermektedir.[12]
UNCITRAL Model Kanunu elverişlilik konusuna ilişkin bir düzenleme getirmeyi tercih etmemiş ve bu kavramın uygulama alanını devletlerin iç hukuklarıyla belirleyebilmesine olanak tanımıştır. Tahkime elverişliliğin düzenlendiği HMK’nın 408.Maddesinde bir tip tanımlama yoluna gidilmemiş hangi konuların tahkim yargısı ile çözümlenemeyeceğinin düzenlenmesi yöntemi tercih edilmiştir. Anılan maddeye göre “taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime elverişli değildir.”
Hükmün mefhumu muhalifinden çıkan anlam değerlendirildiğinde taşınmaz üzerindeki ayni haklardan doğan davalar için tahkim yolu seçilemeyecek ise de kişisel haklar konusunda bu yargılama faaliyetinin tercih edilmesinin önünde bir engel bulunmadığı söylenebilecektir. Yine madde metninde kendine yer bulan bir diğer kıstasa bakıldığında ancak taraf iradeleri serbestçe kararlaştırılabilecek tasarrufların tahkim yargılamasına elverişli olabileceği görülmektedir. Madde metninde açıkça yer verilmemişse de Yargıtay içtihatlarında tarafların iradelerine bırakılamayacak bir hususu da kamu düzenine ilişkin uyuşmazlıkların oluşturduğu anlaşılmaktadır.
Bu kapsama başka nelerin dahil edilebileceği ise uygulamalar ve başka mevzuatlarda yer alan hükümler vasıtasıyla tespit edilebilecek bir genelliğe sahip olup bu yönüyle de hukuki güvenliğin ihlal edildiği gerekçesi ile eleştirilmektedir.
Konusu üzerinde sulh ve kabul yolu ile serbestçe tasarruf edilemeyen uyuşmazlıklar örneğin boşanma, iflas ve çekişmesiz yargı işler hakemlerde görülemez. Çözümlenmesi taraflara bir yarar sağlamayan veya yarışma, müşterek bahis gibi soyut nitelik taşıyan ihtilaflar da tahkime elverişli olmayan konulardır.[13] Fahiş faiz iddiasının hükme bağlanması, tahliye taahhüdünün geçerlilik taşımadığı durumlarda tahliyeye hüküm verilmesi gibi konularda yapılan tahkim sözleşmesi geçerli değildir.[14]
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 262 uyarınca taksitle satış sözleşmesinden doğacak uyuşmazlıklar konusunda yerleşim yeri Türkiye olan alıcının tahkim yoluna başvuramayacağı düzenlenmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu Madde 20 işçi işveren arasındaki uyuşmazlıklardan yalnızca işçinin işverenin iş sözleşmesini feshine itirazı ile işe iade talebinden ibaret olmak üzere tahkim yoluna başvuru elverişli olarak nitelendirmiştir. Fikri mülkiyet hakları ise hakkın geçerliliğinin tespitine ilişkin istisna hariç olmak üzere devlet tarafından tescil edilerek tesis edilen haklardan olsa dahi özel mülkiyet kapsamında kaldığından bu hakka sahip olan söz konusu hakkın kapsamı ve korunması bakımından tahkime gidebilmektedir.
Mahkemelerin uyuşmazlıkla ilgili münhasır yargı yetkilerinin düzenlendiği durumlarda da anılan meselenin tahkime elverişli olmadığı kabul edilmektedir.[15] Tahkim sözleşmesinin geçerliliğine ilişkin bir diğer husus ise HMK madde 412/3 uyarınca yazılı şekilde yapılmış bir sözleşmenin varlığıdır. HMK’da tahkimin yazılı şekilde kararlaştırılmış olması bir geçerlilik şartı olup ispat şartı değildir.
HMK madde 412/3 uyarınca tahkim sözleşmesinin şeklen geçerli olacağı haller sayılmıştır anılan hüküm yazılı şekil şartının yerine getirilmiş sayılması için, “tahkim sözleşmesinin taraflarca imzalanmış yazılı bir belgeye veya taraflar arasında teati edilen mektup, telgraf, teleks, fax gibi bir iletişim aracına veya elektronik ortama geçirilmiş olması ya da dava dilekçesinde yazılı tahkim sözleşmesinin varlığının iddia edilmesine davalının verdiği cevap dilekçesinde itiraz edilmemiş olması” hususlarının yeterli olacağını düzenlemektedir.
Bu hükmün yorumunda dürüstlük kuralı ile çelişkili davranış yasağına ilişkin prensipler göz ardı edilmemeli örneğin yazılı olma şartının gerçekleştiği tartışmalı olan ve bu sebeple başlangıçta dar bir yorumla geçersiz sayılabilecek tahkim sözleşmesi, tarafların bu şarta uygun olarak hakemlerini seçmeleri veya hakemler önündeki yargılamada aktif olarak yer almaları yahut hakem kararının verilmesi ve karara karşı kanun yoluna başvurulması gibi işlemlerden sonra, söz konusu sözleşmenin geçerlilik kazanmış sayılması gerektiği dikkate alınmalıdır.[16]
- Geçerli bir tahkim sözleşmesinden bahsedebilmek için aranan bir diğer şart ise uyuşmazlığın hangi konuya ilişkin olduğunun açıkça belirtilmiş olmasıdır. Tahkim sözleşmesinde veya asıl sözleşmeye eklenen tahkim klozunda, tarafların tahkim iradesi kesin olmalı ve hiçbir tereddüde yer bırakmamalıdır. Devlet mahkemelerinin yetkisini ortadan kaldıran bu sözleşmelere karşı Yargıtay, tahkimin istisnai bir uyuşmazlık çözüm yolu olduğunu belirterek, taraflar arasındaki tahkim iradesinin mutlak olmasını aramaktadır. Tahkim iradesinin tereddütsüz bir şekilde ortaya konulması gerektiğine dair Yargıtay’ın[17] “Sözleşmenin uygulanmasından doğan tüm uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümlenmesi kararlaştırıldıktan sonra sözleşme ve eklerinde belirtilen durumlarda başvuru makamlarının İstanbul mahkemeleri ve icra daireleri olduğu kabul edildiği için tahkim iradesinin kesinliğinin ortadan kalktığı” yönünde görüş belirtmiştir.
Yine Yargıtay’ın[18] başka bir kararında “Tahkim iradesinin hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık ve kesin olması gerektiğini, davaya esas sözleşmenin 15. maddesinde uyuşmazlık halinde ihtilafın hakem kurulunda çözümlenmesi öngörülmüşse de aynı maddenin sonunda, ihtilaflar halinde İstanbul mahkemelerinin yetkili kabul edildiğini ve bu durumda kesin bir tahkim iradesinden söz edilemeyeceğini vurgulamıştır.”
İki karardan da anlaşılacağı üzere Yargıtay, asıl sözleşmede hem tahkim şartına hem yetkili mahkemeye ilişkin belirlemede bulunulmuş olması halinde, bu belirlemeyi açık ve kesin tahkim iradesinin ortaya konmasına bir engel kabul etmiştir. Tereddüde mahal vermeyecek bir tahkim iradesi olmadığı kanaatine dayanarak birçok kararında tahkim ilk itirazını yerinde bulmamıştır. Ancak bazen taraflar asıl sözleşmede, tahkim şartına yer verildikten sonra eğer tahkim yolundan sonuç alınamayacağını öngördüklerinde, uyuşmazlığın devlet mahkemelerince çözümleneceğine ilişkin kayıtlar mevcut olabilmektedir.
Yargıtay birçok kararında sözleşmeye konan bu gibi ihtirazi kayıtların varlığı halinde tarafların uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözülmesi konusundaki iradelerinin yine kesin olmadığına ve bu sebeple tahkim anlaşmasının geçersizliğine karar vermiştir. Nitekim yine Yargıtay’ın[19] “davada kararlaştırılan tahkim şartında, 30 gün içinde bu yolla (tahkim) anlaşma sağlanamaması halinde ihtilafların çözümünde İstanbul mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olacağı belirtildiği için bu şekliyle uyuşmazlığın çözümünde tek yetkili olarak hakem heyetinin kabul edilmediğini gerekçe göstermiş, tahkim iradesinin açık ve kesin olmaması sebebiyle tahkim anlaşmasının geçersiz olduğu doğrultusunda karar vermiştir.”
İçtihatlarda da gözüktüğü üzere asıl sözleşmede bulunan tahkim şartıyla beraber, yetkili mahkemenin de kararlaştırılmış olması hallerinde tahkim iradesinin açık ve kesin olmadığı yönünde kararlar vermiştir. Doktrindeki çeşitli görüşlerde, tarafların tahkim ve mahkemelere yönelik iradelerini alternatifli bir şekilde yansıttıkları sözleşmelerin dahi tahkim iradesini sakatlamayacağı belirtilmektedir. Bu görüşler uyarınca, örneğin; tarafların, uyuşmazlığın tahkim ile çözümlenmesini istemediği durumda, İstanbul Mahkemeleri’ne de başvuru yapılabileceğine ilişkin alternatifli tahkim anlaşması sözleşmedeki tahkim iradesini sakatlamaz.[20]
Alangoya’ya göre tahkim ile resmi yargının birlikte ya da ayrı ayrı yetkilendirildiği tahkim anlaşmaları geçerlidir. Seçimlik haklardan biri kullanıldığı takdirde uyuşmazlık çözüm yoluna ilişkin belirsizlik ortadan kalkacaktır. Ancak Yargıtay’ın ise yukarıda değindiğimiz kararları açısından konuya bakış açısının henüz bu denli açık olduğunu söylenememektedir.
D. Sonuç
Tahkim yargılama faaliyetine ilişkin olarak devlet yargısının münhasır yetkisini ortadan kaldıran bir ikame yargılama kurumudur. Bu kurumun ortaya çıkıp yaygınlaşmasında devlet yargısına güven, uyuşmazlıkların makul sürede çözüme ulaştırılması isteği, uzmanlaşmanın önemi gibi birçok neden rol oynamıştır. Taraflar daha kısa süreli daha az maliyetli daha adil çözüm arayışı içerisine girmiş ve hukuk düzeni içerisinde kendilerine tahkim yargılama faaliyetini seçebilme olanağı tanınmıştır. Tahkim yargısı tarafların serbest iradeleriyle tahkime elverişli bir konudaki mevcut uyuşmazlığın çözümünü özel kişi veya kurumlara bıraktıkları bir faaliyettir.
Bu yargılama faaliyetinin hangi hukuk kuralları aracılığıyla çözüme kavuşturulacağı, kim tarafından gerçekleştirileceği, delillerin hükmü, bilirkişilerin kim olacağı ve uyuşmazlığın çözüm usulü taraflarca belirlenebilmektedir. Karar ile elde edilen netice ise mahkeme kararı ile denk bir niteliğe sahip olup ilam niteliğinde işlem görmektedir. Bu tür avantajları olan bu tahkim kuruma başvurmak için ise bazı şartlar aranmaktadır.
Tahkim yargılaması tahkime elverişli konularda taraflarca bir sözleşme olarak yahut ana sözleşmeye ek bir tahkim şartı olarak kararlaştırılabilmektedir. Tahkime elverişlilik kıstası tarafların üzerinde serbestçe kararlaştırabileceği konularla ve taşınmazın aynından kaynaklanmayan uyuşmazlıklarla belirlenmektedir. Tahkim sözleşmesi yahut şartı ise tarafların ehliyeti, yazılılık, tarafların birbirine uygun ve uyuşmazlık konusunu tahkimle çözmeye yönelik iradesinin mevcudiyeti ve tahkim yargısının tercih edileceği hallerin net olarak belirlenmiş olması hallerinin sağlandığı durumlarda geçerli olabilecektir.
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu
[1] Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 9. maddesine göre yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır
[2] DAYINLARLI, Kemal, HUMK’da Düzenlenen İhtiyari İç Tahkim (m. 516-536), Gözden Geçirilmiş, Genişletilmiş ve Yargıtay Kararları ile Güncelleştirilmiş 2. Baskı, Dayınlarlı Hukuk Yayınları, Ankara 2004, İç Tahkim, s. 18.
[3] SARISÖZEN, s. 7-8. TAŞKIN, s. 15-16. Aynı sonuçta bkz. ŞANLI, Esasa Uygulanacak Hukuk, s. 45. Tahkim sözleşmesi BK. m. 19 (şimdi TBK m. 26 ve 27) hükmüne göre, kanunun kesin olarak emrettiği hukuk kurallarına veya kanuna, ahlaka veya kamu düzenine yahut kişilik haklarına aykırı olmaz (bkz. Yargıtay 15. HD.’nin 07.11.1991 tarihli ve E. 1990/4163, K. 1991/5339 sayılı kararı için ERTEKİN/ KARATAŞ, s. 39, dn. 3; Yargıtay 15. HD.’nin 18.3.1985 tarihli ve E. 1985/3919, K. 1986/1044 sayılı kararı için YKD, C. 12, S. 7, Temmuz 1986, s. 1021-1022).
[4] ŞANLI, Milletlerarası Ticari Tahkimde Esasa Uygulanacak Hukuk, s. 42.
[5] TAŞKIN, Alim, Hakem Sözleşmesi, 2. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2005, sf.17.
[6] DAYINLARLI, İç Tahkim, s. 18.
[7] ALANGOYA, Medeni Usul Hukukumuzda Tahkimin Niteliği ve Denetlenmesi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, İstanbul 1973, (ALANGOYA, Tahkimin Niteliği), s. 48,
[8] ŞANLI, Cemal, Milletlerarası Ticari Tahkimde Esasa Uygulanacak Hukuk, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayını, Ankara 1986, (ŞANLI, Esasa Uygulanacak Hukuk), s. 48
[9] KARADAŞ, İzzet, 6100 Sayılı HMK’nda Düzenlenen Ulusal (İç) Tahkim, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, s.64
[10] YEĞENGİL, s.191
[11] Emre ESEN, Hakem Kararının Tenfizi veya İptal Davalarında Tahkim Anlaşmasının Yetkisiz Temsilci Vasıtasıyla Yapıldığı İtirazı ve Konuya İlişkin 11.10.2000 Tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı, Prof. Dr. Gülören Tekinalp’e armağan, MHB C.23 2003, s.386
[12] KARADAŞ, s. 82-83
[13] AKINCI, s.81
[14] ALANGOYA, s.82-86
[15] YEŞİLOVA, Bilgehan, Milletlerarası Ticari Tahkimde Nihai Karardan Önce Mahkemelerin Yardımı ve Denetimi, Güncel Hukuk Yayınları, İzmir 2008, s.267.
[16] Yargıtay 19. HD. 26.01.1996 tarih ve 1995/6153E-1996/610K. Sayılı Kararı
[17] Yargıtay. 15. HD, T: 23.1.2017, E: 2016/4735, K: 2017/259 Sayılı Karar
[18] Yargıtay 15. HD, T: 13.4.2009, E: 2009/1438, K: 2009/2153 Sayılı Karar
[19] Yargıtay 15. HD, T: 22.5.2015, E: 2015/2198, K: 2015/2758 Sayılı Karar
[20] Özçelik, N. Ş. (2016). Resmi Yargi Ve Tahkimin Ayri Ayri Ve Birlikte Yetkilendirildiği Tahkim Anlaşmalarinin Geçerliliği.