Türkçe Sözleşme Yapma Zorunluluğu Hakkında Bilgi Bülteni
A. Giriş
1926 tarihinde yürürlüğe girmiş olan İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılmasına Dair Kanun (“Kanun”) ile Türk tabiiyetindeki şirketler, ülke sınırları içerisindeki her türlü sözleşmeler, kayıtlar ve haberleşmeler yönünden her iş ve işlemi Türkçe dilinde yapmakla yükümlü tutulmuştur.[1]
İşbu bilgi bülteninde, sözleşmelerde Türkçe dili kullanılması özelinde Kanun’un yürürlük tarihinden günümüze kadar olan süreç ve güncel Yargıtay kararları ele alınacaktır.
B. Düzenlemenin Ana Esasları ve İlgilileri
Kanun’un ilgili maddesindeki şirket ifadesinin, ticaret şirketlerinin tamamını kapsadığı konusunda görüş birliği bulunmaktadır. Türkiye sınırları içerisinde kurulmuş ve idare merkezleri Türkiye’de bulunan şirketler kendi aralarında yaptıkları tüm sözleşmelerde Türkçe kullanmak zorundadırlar. Kanun kapsamında getirilen işbu sınırlama, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (“TBK”) düzenlenen sözleşme serbestisi ilkesinin önemli bir istisnası niteliğindedir.
Kanun metni ile esas alınan husus şirketin tabiiyeti olduğundan, şirket ortaklarının tabiiyeti anılan düzenlemenin sonuçları açısından etki doğurmayacaktır.[2] Bir başka ifadeyle ortaklarının tamamı yabancı olan ancak Türk tabiiyetinde olan bir şirketler de Türk tabiiyetinde olduklarından, Kanun’a ve dolayısıyla Türkçe sözleşme yapma zorunluluğuna tabi olacaklardır.[3] Türkiye’de kurulmuş ve idare merkezi Türkiye sınırları içerisinde bulunan şirketler Türk tabiiyetindeki kabul edilmektedir ve bir şirketin tamamen yabancı sermayeden oluşması hususu Kanun’un uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.
Yine değinilmesi gereken önemli bir husus ise, şirketlerin resmi dile ilişkin bu yükümlülüklerinin ülke sınırları içerisindeki faaliyetleri ile sınırlı tutulması sebebiyle, anılan zorunluluğun bu şirketlerin ülke dışında yürütecekleri faaliyetleri kapsamadığı hususudur.[4]
Yabancı şirketlerin resmi dil kullanılmasına ilişkin yükümlülüğü, karşı tarafında Türk tabiiyetindeki şirketlerin bulunması ile sınırlıdır.[5] Yani yabancı şirketler açısından sözleşme konusu faaliyetin Türkiye sınırları içerisinde yürütülmesi şartına yer verilmemiştir.
Dolayısıyla idare merkezi Türkiye sınırları içerisinde bulunmayan bütün şirketler yabancı şirket niteliğinde olup, Kanun kapsamında Türkçe kullanma yükümlülükleri, ancak karşı tarafında Türk bir şirket bulunması durumunda ortaya çıkacak olup, faaliyetin yurt içinde veya yurt dışında gerçekleştirilecek olmasının işbu yükümlülüklere herhangi bir etkisi bulunmayacaktır.
C. Kanuna Aykırılığın Yaptırımları ve Yargıtay Uygulaması
TBK uyarınca[6] kanun tarafından öngörülen şekil şartlarına uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hükümsüz olup başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı sonuç doğurmamaktadır. İşbu genel kuralın aksine, Kanu’nun ilgili maddesinde [7] sözleşmenin tamamen hükümsüz olmayacağı, fakat şekil şartına aykırılık taşıyan belgenin ilgilisi yönünden doğuracağı lehe sonuçların dikkate alınmayacağı belirtilmektedir. Dolayısıyla sözleşme ayakta tutulacaktır.
Bu durum, şekil şartına uyulmamanın genel yaptırımı olan hükümsüzlük yaptırımının önemli bir istisnası niteliğindedir. Kanun hükmünün bu yönde olmasına rağmen, söz konusu düzenlemeye aykırı sözleşmelerin geçersiz olacağının açık bir şekilde zikredildiği bazı Yargıtay kararları mevcuttur.[8]
Konu ile ilgili olarak Yargıtay nezdinde ortak bir uygulama bulunmamaktadır. Anılan düzenlemeye aykırılığın sonucunun, sözleşmenin geçersizliğine mi yoksa yalnız ilgili tarafın lehine olan düzenlemelerin dikkate alınmayacağına mı ilişkin olduğu hususu net olmamakla birlikte, daha önemli bir görüş farklılığı bulunmaktadır. Yargıtay’ın bazı kararlarında [9] anılan düzenlemeye aykırılığın yaptırımının, sözleşmenin geçersiz olması hususunun ilkesel olarak doğru olduğu, fakat taraflar arasında sözleşme çerçevesinde sunulan birtakım hizmetler karşılığı ödemenin de yapılmış olmasına nazaran, salt sözleşmenin İngilizce düzenlenmesinin davacının sözleşme karşılığı davalıya vermiş olduğu hizmetlere ilişkin talep hakkını ortadan kaldırmayacağı belirtilmiştir. İşbu karar bu yönüyle ilgili kanunun aksine taraflarca lehe hükümler yönünden dahi ilgili sözleşmeye dayanılmasının mümkün olduğunu kabul etmekte ve Yargıtay uygulamasında dahi görüş farklılıkları olmasına yol açmaktadır.
D. Sonuç
İşbu bilgi bülteninde incelenen kanun kapsamında, Türk tabiiyetindeki şirketlerin, Türkiye içerisindeki faaliyetlerine yönelik her türlü sözleşme ve işlemi Türkçe yapma sorumluluğu bulunmaktadır. Bu anlamda şirket sermayesinin tamamının yabancı olmasının, şirketin tabiiyetine herhangi bir etkisi olmamakla birlikte idare merkezi Türkiye’de bulunan şirketler Türk tabiiyetindedir. Söz konusu yükümlülük Türk hukuk sistemindeki genel kuralın aksi yönde bir istisna niteliğinde olup, bu konuda uygulamada farklılıklar bulunmamakla birlikte Yüksek Mahkeme nezdinde dahi içtihat birliği bulunmamaktadır.
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu
[1] 805 Numaralı, 10/4/1926 Tarihli, 353 Sayılı, İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun , m.1.
[2] KIRCA, s.1932.
[3] Özdemir, S. S. (2020). Ticari Sözleşmelerin Yabancı Dilde Hazırlanmasına Bağlanan Hukuki Sonuçlar. İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 11(2), s.619.
[4] ALIŞKAN, Murat: “İktisadi Müesseselerde Türkçe Kullanma Zorunluluğu”, AÜEHFD, VIII (1-2), 2005, s.351.
[5] Özdemir, S. S. (2020). Ticari Sözleşmelerin Yabancı Dilde Hazırlanmasına Bağlanan Hukuki Sonuçlar. İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 11(2), s.620.
[6] 6098 Numaralı, 11/1/2011 Tarihli, 27836 Sayılı Türk Borçlar Kanunu, m.12
[7] 805 Numaralı, 10/4/1926 Tarihli, 353 Sayılı, İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun , m.4.
[8] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi,2017/5003 E. , 2019/842 K. , 05/02/2019 T.
[9] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi,2015/11036 E. , 2016/9260 K. , 01/12/2016 T.