Anayasa Mahkemesi’nin Trafik Sigortalarına İlişkin İptal Kararı İncelemesi
A. Giriş
Anayasa Mahkemesi(“AYM”), 01.09.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 10.06.2020 tarihli ve 2016/58665 başvuru numaralı kararı (“Karar”) ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (“KTK”), zorunlu mali sorumluluk sigortasına (trafik sigortası) dair tazminatların “genel şartlara” göre belirlenmesine ilişkin hükümlerini iptal etmiştir.
Trafik sigortalarında tazminat borcu ile ilgili genel şartları belirleme yetkisini yürütmeye veren KTK hükümlerini
Anayasa’ya aykırı bularak iptal eden AYM, bu sigorta ile, trafik kazalarından doğan tazminatların teminat altına aldığını belirterek ilgili kanun maddelerinde geçen “genel şartlar” ibarelerinin kaldırılması gerekliliğine hükmetmiştir.
Karar’a istinaden bundan böyle araç sahiplerinin sigorta şirketlerinden alacakları değer kaybı bedelleri artacaktır.
B. İptal Edilen Maddeler ve Gerekçeleri
B.1. Genel Olarak
KTK’nın zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddeleri uyarınca sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğu KTK ve Trafik Sigortası Genel Şartları’na[1] göre belirlenmekte idi. Trafik Sigortası Genel Şartları ise idare tarafından belirlendiğinden ve idarenin tamamen kendi takdirine göre her zaman değiştirilebilir olduğundan, tazminat hesaplamalarında idarenin geniş takdir yetkisi bulunmakta idi.
Karar ile AYM, bahse konu madde metinlerinde yer alan “Genel Şartlar” ibarelerini iptal ederek bundan böyle trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde Genel Şartlar’a (idareye) başvurulmayacağına hükmetmiş, dolayısıyla idarenin bu konuda böylesi geniş bir yetkiye sahip olmamasını ve tazminat hesaplamasının tamamen kanunlarda yer alan şartlara göre yapılmasını sağlamıştır.
Karar’ın gerekçeleri aşağıda kısaca özetlenmektedir.
B.2. Gerekçeler
Anayasa’nın aşağıdaki 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklerin ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlanamayacağı düzenlenmiştir:
“Temel hak ve hürriyetler[1], özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
AYM, sigorta şirketlerinin zorunlu trafik sigortasından doğan sorumluluğunun ne şekilde tespit edileceği kanunlarla değil, idare tarafından belirlenen Trafik Sigortası Genel Şartları ile belirlenmekte oluşunu Anayasa’nın yukarıda yer alan maddesine “kanunilik ölçütü yönünden” aykırı bulmuş ve şu şekilde değerlendirme yapmıştır:
“Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin taraflarının menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Taraflardan birisi aleyhine ölçüsüzlük yapılabilecek şekilde yürütmeye takdir yetkisi tanınması, üçüncü kişinin yaşam hakkı, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile mülkiyet hakkı yönünden olduğu kadar işletenin ve sigorta şirketinin mülkiyet hakkı yönünden de pozitif yükümlülüklerle bağdaşmayabilir. Bu bağlamda anılan konunun düzenlenmesi sırasında ilgili tarafların tümünün menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi gözetilmelidir.
Bu çerçevede 6098 sayılı Kanun’a[2] göre zarar olarak nitelendirilmeyen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmesi halinde işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla sigorta şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Anayasa Mahkemesi açıklanan nedenlerle kuralların Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.”
AYM, kanunilik ölçütüne aykırılığın yanı sıra tazminat hesaplamasında idareye böylesi geniş yetki tanınmasının, araç sahibi, sigorta şirketi ile muhtemel bir kazada zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişiler arasındaki menfaat dengesinin bozulmasına ve gerçek zararın karşılanmamasına sebebiyet vereceğine hükmetmiştir.
Zira, kanunlarda[3] “zarar” olarak nitelendirilen hususların idare tarafından belirlenen Trafik Sigortası Genel Şartları’nda “zarar” olarak kabul edilmemiş olması halinde, olası bir kaza halinde gerçek zarar ile sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat arasında fark olacaktır. Bu durumda da motorlu taşıt işleten kişiler, trafik sigortası yaptırmış olmasına rağmen kendisine ödenen tazminat zararı karşılamaya yetmeyebilecektir.
C. Değerlendirmeler ve Sonuç
Karar itibari ile trafik sigortalarında teminat altına alınan miktarın belirlenme usulünde idarenin rolü kaldırılarak sahne tamamen kanuni düzenlemelere[5] bırakılmıştır. Böylece sigortalıların, uğradığı zararların tamamını, idare tarafından belirlenen Trafik Sigortası Genel Şartları’nda “zarar” olarak kabul edilmemiş olması nedeniyle sigorta şirketlerinden tazmin edememesinin büyük ölçüde önüne geçilmiştir.
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu,
[1] Bkz: Anayasa’nın 48. Maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı
[2] 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
[3] 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu