Kamuda Taşeron Olarak Çalışan İşçilerinin Kıdem Tazminatından Kimlerin Sorumlu Olacağı Hakkında Bilgi Bülteni
A. Giriş
Kamu kurum ve kuruluşlarının (“İdare”) üstlendikleri kamu hizmetlerini bizzat yerine getirmeleri her zaman mümkün olamamaktadır. Bu doğrultuda kamu hizmetleri, ihale yoluyla üçüncü şahıs taşeron işçileri vasıtasıyla yerine getirilmektedir. Kamu ihalesi yoluyla hizmet alımlarında da esasen İdare ve yüklenici arasında İş Kanunu anlamında asıl işveren alt işveren ilişkisi doğmaktadır.[1] Uygulamada ise bahse konu alt işverenlik ilişkisi, taşeron ilişkisi olarak bilinmektedir. Bilgi bültenimizin içeriğinde, İdare tarafından çalıştırılan taşeron işçilerinin kıdem tazminatından kaynaklı sorumluluğu anlatılmaktadır.
B. Hizmet Alımı ve Kıdem Tazminatından Sorumluluk
Genel olarak İdare ile yüklenici, işçi alacaklarından birlikte sorumludurlar. Öyle ki alacağın tamamı ödenene kadar, İdare ve yüklenici şirket işçiye karşı ayrı ayrı sorumludurlar. İşçi, alacağının tahsili için tercihine göre İdare’ye veya yükleniciye başvurabileceği gibi isterse de her ikisine karşı aynı anda başvuruda bulunabilecektir. Ancak işçinin İdare’ye yazılı başvuruda bulunması zorunludur.
İdare nezdinde çalışmalarını sürdüren bu taşeron işçilerinin kıdem tazminatından sorumluluğuyla ilgili düzenlemeler İş Kanunu’nun 112. maddesinde yer almaktadır. Bahse konu taşeron işçilerinin kıdem tazminatlarının hesaplanmasında, İdare nezdindeki tüm çalışma süresi esas alınmaktadır. Bu anlamda işçi aynı kamu bir yıllık çalışma süresini doldurduğu takdirde kıdem tazminatına hak kazanacaktır.
Öncelikle işçinin taşeronu değişse dahi aralıksız olarak aynı kamu kurumuna ait işyerlerinde çalışmış olması halinde de kıdem tazminatının tüm çalışma dönemi dikkate alınarak hesaplanacağı belirtilmiştir.[2] Aynı maddenin devamında; aynı taşeron tarafından ve fakat farklı kamu kurum veya kuruluşlarında çalıştırılmış olan işçilerin kıdem tazminatlarının hizmet süreleri toplamı esas alınarak hesaplanacağına da ayrıca yer verilmiştir. Bu durumda işçinin kıdem tazminatı son kamu kurum veya kuruluşu tarafından, işçinin banka hesabına yatırılacaktır.
Kıdem tazminatı hesabı ise işçinin aldığı son ücretin, yılları itibarıyla asgari ücret artış oranları dikkate alınarak güncellenmiş miktarı üzerinden gerçekleştirilecektir. Ancak sözleşmenin sona erdiği tarihte aldığı ücret üzerinden yapılacak kıdem tazminatı hesabında ulaşılacak miktarın daha yüksek çıkması halinde, işçinin aradaki farkı taşerondan talep edebileceği de açıkça hüküm altına alınmıştır. [3]
Önemle belirtmek gerekir ki bahsedilen düzenlemeler işçinin taşerondan kıdem tazminatı talebinde bulunamayacağı şeklinde yorumlanamaz. Zira ilgili hükümlerde işçinin İdare’ye yapacağı başvuru üzerine kıdem tazminatının ne şekilde hesaplanacağı ve bu doğrultuda işçiye ödeme yapılacağı hususları aydınlığa kavuşturulmak istenmiştir.
C. Rücu İlişkisi
Kıdem tazminatı alacaklısı olan işçi, alacağına kavuştuktan sonra işçiye karşı birlikte sorumlu olan İdare ve yüklenicilerden her birinin ne ölçüde sorumlu olacakları ise iç ilişkiye göre tespit edilmektedir.[4] İç ilişkiden kasıt ise; İdare ile yüklenici arasında yapılan hizmet alım sözleşmesi ve ek şartnamelerdir.
Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi’nin konuya ilişkin tesis ettiği iptal kararına değinmekte fayda vardır. Nitekim iptal kararından önce İş Kanunu’nun 112.maddesinin 6. fıkrasında kamu taşerona rücu edilebileceğine dair sözleşmede açık bir hükme yer verilmemişse taşerona rücu edilememekle, kıdem tazminatından yalnızca İdare’nin sorumlu olduğu kabul edilmekteydi. Ancak Anayasa Mahkemesi tarafından; Kurumların alt taşeronlara rücu etme imkanının engellenmesinin geçerli ve makul bir gerekçe içermediği, rücu imkanının yüklenicilere karşı kapatılmasının Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiği gözetilerek hükmün iptaline karar verilmiştir.[5]
Bu kararla İdare’nin ödediği alacağı alt taşeronlara aralarındaki hukuki ilişkiye göre rücu etmesi yeniden mümkün hale gelmiştir. Gelinen aşamada İdare ve taşeron arasındaki sözleşmede hangi tarafın, hangi işçilik alacağından ne miktarda sorumlu olacağı belirlenmişse sözleşme hükümlerinin doğrudan uygulanacağına şüphe yoktur.
Öte yandan Yargıtay, İdare’nin kıdem tazminatından sorumlu olduğundan bahisle açılan bir davada sözleşmeye göre ödenen ücret içerisinde kıdem tazminatının da olduğunu belirtilmiş ve taşeronun işçiye ödediği kıdem tazminatını İdare’ye rücu edilemeyeceğine karar verilmiştir. [6]
Bu denklemde İdare ve taşeron arasındaki sözleşmede işçilik alacakları ve kıdem tazminatına ilişkin sorumluluk düzenlenmemişse eşit oranda sorumluluk gündeme gelecektir. [7]
Yüksek mahkeme başka bir kararında, işçinin kıdem tazminatını İdare’den talep etmesi durumunda; İdare’nin, yüklenicinin/taşeronun hak edişinden kesinti yapmak sureti daha önce yükleniciye ödediği kıdem tazminatı miktarını talep edebileceğini ifade etmiştir.[8]
D. Sonuç
- Netice itibariyle hizmet alımı kapsamında çalışan taşeron işçileri, kıdem tazminatı dahil işçilik alacaklarının tahsili için tercihlerine göre İdare’ye veya taşerona, isterse her ikisine de başvurabilir.
- İşçi karşısında hem İdare hem de yüklenici, borcun tamamı ödeninceye kadar birlikte sorumludur.
- Taraflardan birinin, sözleşme hükümlerine göre veya hüküm bulunmaması halinde eşit oranda sorumluluk ilkesine göre kendi sorumlu olduğu kısımdan fazla ödeme yapması halinde diğer tarafa başvurma hakkı mevcuttur.
- Kıdem tazminatından sorumluluk, işçinin o işyerinde çalıştığı süreyle sınırlı olacaktır.
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu
[1] TOPRAK Eren, Kamu İhale Hukuku, 2. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2022, s.138.
[2] 4857 sayılı İş Kanunu m. 112/2-(a)
[3] 4857 sayılı İş Kanunu m. 112/3
[4] EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 18. Baskı, Ankara 2015, s. 1209.
[5] “Bu itibarla kamuda 11/9/2014 tarihinden sonra imzalanan personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmesine taraf olan alt yüklenicilere karşı sözleşmede açık hüküm bulunması dışında rücu yolunun kapatılması ve bu kapsamdaki derdest davaların sonlandırılmasını öngören itiraz konusu kuralların bu kesimdeki alt işverenler yönünden farklı bir uygulama getirmesinin nesnel ve makul bir temele dayalı olduğu söylenemez. Bu nedenle itiraz konusu kurallarla getirilen farklı düzenleme eşitlik ilkesine aykırıdır.” (AYM 19.09.2019, E. 2019/42, K. 2019/73)
[6] “Kıdem tazminatına gelince; yukarıda belirlendiği gibi davacıya ödenen bedelin içinde işçiye ödenecek kıdem tazminatı da vardır. İşçiye ödenecek kıdem tazminatından yüklenici (davacı) ve işveren (davalı) birlikte sorumlu oldukları için işçinin iş akdinin kıdem tazminatını gerektirir şekilde sona ermesi halinde (emeklilik dahil) işçinin kıdem tazminatı davalıdan istenebilecektir. Böyle bir halde işveren (davalı) yükleniciden (davacı) sözleşme kapsamında ödediği kıdem tazminatını talep edebilecektir…” (Y. 23. HD, 26.01.2021, E. 2019/2342, K. 2021/226)
[7] 6098 sayılı Kanun m. 167/1: “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar.
[8] “Kıdem tazminatına gelince; yukarıda belirlendiği gibi davacıya ödenen bedelin içinde işçiye ödenecek kıdem tazminatı da vardır. İşçiye ödenecek kıdem tazminatından yüklenici (davacı) ve işveren (davalı) birlikte sorumlu oldukları için işçinin iş akdinin kıdem tazminatını gerektirir şekilde sona ermesi halinde (emeklilik dahil) işçinin kıdem tazminatı davalıdan istenebilecektir. Böyle bir halde işveren (davalı) yükleniciden (davacı) sözleşme kapsamında ödediği kıdem tazminatını talep edebilecektir. Davalı kıdem tazminatını davacı hak edişlerinden kesmesi nedeniyle davalı işçiye karşı kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğüne girmiş, işçiye ödeyeceği kıdem tazminatı için rücu davası açma külfetine katlanmama yolunu seçmiştir. İşçilik alacakları karşılığının, davalı tarafından davacıya hak edişinden kesilmesi işleminin yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda hukuka ve sözleşme hükümlerine uygun bulunduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekir.” (Y. 23. HD, 26.01.2021, E. 2019/2342, K. 2021/226)