Hizmetleri Sırasında Radyoaktif Işınlarla Çalışan Personelin Şua İzni ve Haftalık Azami Çalışma Süresi Hakkında Bilgi Bülteni
A. Giriş
Malum olunduğu üzere radyoloji, çeşitli görüntüleme yöntemleri vasıtasıyla tıpta tanı ve tedavi uygulamalarına öncülük eden alanlardan biridir. Ultrason, bilgisayarlı tomografi (CT), manyetik rezonans görüntüleme (MR), nükleer tıp yöntemleri, pozitron emisyon tomografi (PET), mamografi, floroskopi ve X ışını kullanan başkaca yöntemler, tıbbi görüntüleme işlemlerinin yapılmasını sağlamaktadır.
Anılan çalışma metotlarında görülen ortak sonuçlardan biri, söz konusu iş ve işlemler esnasında yayılım gösteren radyasyon veya ışınımlardır. Radyoaktif ışınlar, deri, göğüs, akciğer kanserlerinin yanı sıra, katarakt, görme kaybı, mide ve sindirim sistemi bozuklukları, lösemi, akyuvar kaybı gibi ciddi sağlık problemlerine sebep olmaktadır.
Radyoaktif ışınlarla temas halinde kalarak çalışma gösteren kişiler, ışın bilimiyle uğraşmakta ve görevlerinin ifası sırasında esasen topluma hizmet etmektedirler. Kamu sağlığının korunması gayesiyle mesleğini yürüten bu kişiler, mesleki faaliyetleri gereğince birçok canlı için tehlikeli olduğu bilinen zararlı ışınlara maruz kalmaktadır. Dolayısıyla, bu kişilerin içinde bulundukları çalışma koşullarının en korunaklı, sağlıklı ve güvenli seviyeye erişebilmesi, bütün toplumu yakından ilgilendirmektedir.
Sosyal devlet ilkesi gereğince, bu kişilerin fatal risklerden uzak tutulması adına her türlü düzenlemeyi oluşturmakla ve bunları etkin şekilde uygulamakla/uygulatmakla idarenin bizzat yükümlülüğü bulunmaktadır. Mesleklerinin ifası esnasında radyoaktif ışınlarla temastan kaçınamayan kişilerin, keyfi ve yoruma dayalı işlemler vasıtasıyla sıhhatlerini kaybetmemeleri için kesin ve belirgin hukuki korumalar meydana getirilmiştir.
İdare tarafından yürütülen çalışmalar doğrultusunda öncelikle 3153 sayılı Radiyoloji, Radiyom ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanun (“Kanun”), 3591 sayılı ve 28.04.1937 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bunun ardından 4201 sayılı ve 06.06.1939 tarihli Resmî Gazetede ilan edilen Radyoloji, Radyom ve Elektrikle Tedavi Müesseseleri Hakkında Nizamname (“Tüzük”) ve 28344 sayılı ve 05.07.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Sağlık Hizmetlerinde İyonlaştırıcı Radyasyon Kaynakları ile Çalışan Personelin Radyasyon Doz Limitleri ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik (“Yönetmelik”) doğrultusunda, Kanun vasıtasıyla çerçevelendirilen düzenin uygulanmasına yönelik destekleyici ve tamamlayıcı hükümlere yer verilmiştir.
Bu itibarla, radyoaktif ışınlarla çalışan kişilerin şua iznine, haftalık azami çalışma sürelerine ve fazla çalıştırma yasaklarına dair usul ve esaslar, Gülaç Hukuk Bürosu tarafından takip edilen tahkikatlarda düzenlenen Yüksek Yargı kararları ve ilgili mevzuat hükümleri kapsamında incelenecektir.
B. Radyoaktif ışınlarla çalışan kimseler hakkında uygulanacak şua izni
Radyoaktif ışınlar, insan vücudunda belirli bir dozun üzerinde yerleşik olarak bulunduğunda ciddi sağlık sorunlara sebep olmakta ve hatta ölümcül etkiler göstermektedir. Bu nedenle, çalışmaları esnasında ışına maruz kalan kişilerin, bu ışımaları belirli dozların üzerinde yüklenmemeleri gerekmektedir. Ulusal mevzuatımızda yer alan başlıca hükümler doğrultusunda bu ışınlara muhatap olan kişilerin, radyoaktif maddelerden uzak kalması amacıyla yıllık izinlerine ek olacak nitelikte sağlık dinlenmesinden yararlanması öngörülmüştür. Öyle ki 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu madde 103/3 uyarınca, “hizmetleri sırasında radyoaktif ışınlarla çalışan personele, her yıl yıllık izinlerine ilaveten bir aylık sağlık izni verilir” denilmektedir.
Hakikaten, Tüzük’ün 23. maddesi doğrultusunda, “röntgen ve radyom laboratuvarlarında çalışan bütün uzman ve müstahdemlerin, senede iki defa kanlarının tahlil edilmesi, küreyyatlarının sayılması ve el ve sair açık yerlerinin cildinin muayene edilmesi” mecburi kılınmıştır. Bu muayeneler neticesinde kişinin elverişli ve sağlıklı olduğu neticesi elde edilene kadar o kimselerin çalışmasına dahi müsaade edilemiyor olması, anılan düzenlemelerin emredici ve kesin yapıda olduğunu ispatlar niteliktedir.
Öte yandan, Tüzük’ün 24. maddesiyle birlikte bu gibi müesseselerde, her röntgen uzmanının veya röntgen ve radyom ile iştigal eden kimsenin senede dört hafta muntazaman devamlı tatil yapmasının zorunlu kılınması; ışınların yaratabileceği olumsuz etkilerin önüne geçilmesi adına bütüncül bir çalışma yapıldığını ve söz konusu düzenlemelerin yalnızca tavsiye niteliğinde kalmayarak uygulanmasının emredildiğini göstermektedir.
Sağlık Bakanlığı İzin Yönergesi’nin “Şua İzni” alt başlıklı “hizmetleri sırasında radyoaktif ışınlarla çalışan personele, her yıl, yıllık izinlerine ilaveten bir aylık sağlık izni verilir.” hükmünü havi 25. maddesinde kullanılan lafız, ışınlarla çalışan personelin başkaca hiçbir şart ve koşul aranmaksızın şua iznine tabi tutulacağını işaret etmektedir.
Tüm bu hususlar, Kanun’un Ek 1. maddesi ile bir arada değerlendirildiğinde, “iyonlaştırıcı radyasyonla teşhis, tedavi veya araştırmanın yapıldığı yerler ile bu iş veya işlemlerde çalışan kişilerin” tamamının, şua izni hakkını haiz personelden sayılacağı açıkça anlaşılmaktadır. Hali hazırda “Personel” kavramı, Yönetmelik’in 4. maddesi nezdinde de bariz bir şekilde “teşhis, tedavi veya araştırmanın yapıldığı yerlerde radyasyon kaynakları ile çalışan radyasyon görevlisi” olarak tanımlanmaktadır.
Yönetmelik kapsamında i) Radyasyon Görevlisi: “radyasyon kaynağı ile yürütülen faaliyetlerden dolayı görevi gereği, 24/3/2000 tarihli ve 23999 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Radyasyon Güvenliği Yönetmeliğinde toplum üyesi kişiler için belirtilen doz sınırlarının üzerinde radyasyona maruz kalma olasılığı olan kişiyi” ve ii) Radyasyon Kaynağı: “Teşhis, tedavi, araştırma veya kalibrasyonda kullanılan ve radyasyon yayan tıbbi cihazlar, radyofarmasötik veya radyoaktif kaynağı” belirtmektedir.
Bir diğer yandan “radyasyon görevlisi”, 23999 sayılı ve 24.03.2020 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği uyarınca da “radyasyon kaynağı ile yürütülen faaliyetlerden dolayı görevi gereği bu Yönetmeliğin 10. maddesinde toplum üyesi kişiler için belirtilen doz sınırlarının üzerinde radyasyona maruz kalma olasılığı bulunan kişi” olarak ifade edilmiştir.
Dolayısıyla mevzuat hükümleri gereğince, hizmetleri sırasında radyoaktif ışınlarla çalışan bütün personel, her yıl, yıllık izinlerine ilaveten bir aylık sağlık iznine hak kazanmaktadır.
C. Radyoaktif ışınlarla çalışan kimseler hakkında uygulanacak azami çalışma süresi
Şua izni ile ilgili getirilen düzenlemelerle tamamen paralel şekilde, iyonlaştırıcı radyasyonla teşhis, tedavi veya araştırmanın yapıldığı yerler ile bu iş veya işlemlerde çalışan personelin haftalık çalışma süresi de 35 saat ile sınırlandırılmıştır. Bu süre, her ne olursa olsun asla ve asla aşılamayacak şekilde belirlenmiş; doz limitlerinin aşıldığı durumlarda başkaca güvenlik önlemlerinin de uygulamaya konulabileceğine hükmedilmiştir.
Öyle ki Kanun’un Ek 1. maddesi “İyonlaştırıcı radyasyonla teşhis, tedavi veya araştırmanın yapıldığı yerler ile bu iş veya işlemlerde çalışan personelin haftalık çalışma süresi 35 saattir. Bu süre içerisinde, Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikte belirtilen radyasyon dozu limitleri de ayrıca dikkate alınır. Doz limitlerinin aşılmaması için alınması gereken tedbirler ile aşıldığı takdirde izinle geçirilecek süreler ve alınacak diğer tedbirler Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir” hükmüyle, anılan kişiler yönünden haftalık 35 saatten fazla çalışma uygulanması kesin bir dille yasaklanmıştır.
Buna ilaveten Yönetmelik’in “Personel çalışma esasları ve tedbirler” alt başlıklı 8. maddesi, “Radyasyon kaynağı ile çalışan personel, 7’nci maddede belirtilen radyasyon doz limitleri ve Kanunun Ek 1 inci maddesinde öngörülen süre dâhilinde” çalıştırılacağını belirtmektedir.
Danıştay 5. Dairesi’nin 2013/4842 Esas 2015/8076 Karar sayılı ve 19.10.2015 tarihli Kararında, iyonlaştırıcı radyasyon teşhis ve tedavi veya araştırmanın yapıldığı yerler ve işlerde çalışan personelin haftalık çalışma süresinin 35 saati aşamayacağına ve bu personelin normal mesai dışında icap nöbetine çağrılması halinde icap nöbetinde bilfiil çalışılan sürenin haftalık çalışma süresine dahil edileceğine değinilmiştir.
Ne var ki, yukarıda izah edilen tüm hususlar dahilinde, mevzuat hükümleri ve Danıştay kararında belirtilen nizamlara tam ve gerektiği şekilde riayet edilmediği görülmektedir.
D. Radyoaktif ışınlarla çalışan kimselerin şua izni ve azami çalışma süresi hakkında Gülaç Hukuk Bürosu tarafından takip edilen emsal Yüksek Yargı Kararları
Gülaç Hukuk Bürosu; sağlık, sağlık personeli ve malpraktis hukuku alanlarında yürüttüğü çalışmalar nezdinde hukukun üstünlüğünü esas almakta, yasal düzenlemelerin güncel hayatta gerektiği gibi uygulanmasını sağlamak için yoğun emek göstermekte ve birçok emsal Yüksek Yargı Kararının alınmasına öncülük etmektedir.
Gerçekten de insan ve toplum açısından kritik ve yaşamsal bir faaliyet olarak görülen radyoloji hizmetleri kesintisiz şekilde kamuya sunan idarenin, bu alanda görev alan personelini de her türlü riskten ve tehditten uzak tutmanın yollarını bilimsel nizama uygun şekilde sağlaması gerektiğine inanıyor; bu düzenin kurulmasının idare yönünden Anayasal bir yükümlülük, sağlık personeli açısındansa temel hak ve hürriyet niteliğinde olduğunu düşünüyoruz.
Radyoaktif ışınlarla çalışan kişilerin, insan bünyesinde ciddi ve kalıcı tahribata neden olan ve hatta sonraki kuşaklara aktarılan kalıtsal problemler doğuran radyasyona maruz bırakılmasını, idarenin sorumluluğunun da ötesinde her şey önce insan haklarının ihlali olarak değerlendiriyoruz.
Bu noktada, personelin tahlil sonuçlarında yüksek dozda radyasyon tespit edilmese dahi yasal olarak “yüksek dozda radyasyona maruz kalma ihtimali” şart kılındığı için her halükârda şua izninden ve haftalık azami çalışma süresine ilişkin düzenlemeden faydalanması gerektiğini ifade ediyoruz.
Sonuç itibarıyla, her ne kadar birtakım personelin çalışma şekilleri gereğince radyasyon görevlisi sayılamayacağı ve şua izni ile haftalık azami çalışma süresi hükümlerinden yararlanamayacağı ileri sürülse de Gülaç Hukuk Bürosu olarak hizmetleri sırasında radyoaktif ışınlarla çalışan bütün personelin kanunen bu hakları ihtiva ettiğini vurguluyoruz.
En nihayetinde Gülaç Hukuk Bürosu olarak yukarıda izah edilen gerekçelerle takipçisi olduğumuz yargılamalarda, hukuka yön gösterebilecek nitelikte emsal Yüksek Yargı Kararları alınmıştır.
Gülaç Hukuk Bürosu’nun, hizmetleri sırasında radyoaktif ışınlarla çalışan personelin her yıl bir aylık şua (sağlık) izni ve haftalık 35 saatlik azami çalışma sınırlandırmasına tabi tutulması adına ikame ettiği davalarda yerel mahkemelerin yerleşmiş uygulamaları gözeterek ret kararı verdiği görülmüştür. Buna karşın, sürecin takipçisi olan Gülaç Hukuk Bürosu, tüm kararlara itiraz etmiştir.
Gülaç Hukuk Bürosu tarafından takip edilen dosyalarda haftalık 35 saatlik azami çalışmaya ilişkin Yüksek Yargı Kararları
♦İzmir Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi’nin 2019/1422 Esas 2019/1992 Karar sayılı ve 03.10.2019 tarihli kararı uyarınca;
“Radyoloji uzmanı olan davacının, haftalık çalışma süresinin 35 saati aşmayacak şekilde düzenlenmesi ve idari nöbet dışındaki diğer nöbet sürelerinin de haftalık çalışma süresine dahil edilmesi gerekirken, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddine ilişkin mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Davacının istinaf başvurusunun kabulüyle, dava konusu işlemin iptaline kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.”
♦İzmir Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi’nin 2020/839 Esas 2020/1200 Karar sayılı ve 24.09.2020 tarihli kararı uyarınca;
“Her ne kadar davalı idarece, davacının ultrasonografi bölümünde çalıştığı, ultrasonografinin de radyasyon kaynağı olmadığı öne sürülmüşse de davacının radyasyon kaynağı cihazla ile çalışılan birimlere girip çıktığı, buralarda harcadığı mesainin özel bir kaydı olmayıp süresinin hesaplanmasının mümkün olmadığı, radyoloji uzmanı bir hekim olarak hastanenin radyoloji biriminde radyasyona maruz kaldığı açıktır.
Bu durumda, Radyoloji Kliniğinde uzman doktor olarak görev yapan ve radyasyona maruz kaldığı açık olan davacının, mevzuat hükümlerine göre 35 saat olan haftalık çalışma süresinin aşılması mümkün olmadığından, çalışma saatlerinin haftalık 35 saat olarak düzenlenmesine dair başvurusunun reddine dair işlemde hukuka uyarlık, aksi yöndeki Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Davacının istinaf başvurusunun kabulüyle, dava konusu işlemin iptaline kesin olarak oybirliğiyle karar verildi”.
Gülaç Hukuk Bürosu tarafından takip edilen dosyalarda şua iznine ilişkin Yüksek Yargı Kararları
♦İzmir Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi’nin 2019/812 Esas 2019/1012 Karar sayılı ve 09.05.2019 tarihli kararı uyarınca;
“Davacının şua izni kullanmak istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptaline yönelik verilen kararın davalı idare tarafından istinaf yoluyla incelenerek kaldırılması istenilmektedir.
İdari işlemin iptaline ilişkin kararın dayandığı gerekçe usul ve yasaya uygun olup, istinaf başvurusunun kabulünü gerektiren başka bir neden bulunmadığından istinaf başvurusunun reddine kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.”
♦ İzmir Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi’nin 2020/907 Esas 2020/1198 Karar sayılı ve 24.09.2020 tarihli kararı uyarınca;
“Radyoloji uzmanı olarak görev yapan ve radyasyon kaynağı cihazlar ile çalışılan birimlerle sıkı irtibat halinde bulunan davacının, toplum üyesi kişiler için belirtilen doz sınırlarının üzerinde radyasyona maruz kalma olasılığı bulunduğu ve davacının radyasyon görevlisi sayılmamasını haklı kılacak somut ve objektif tespit ve değerlendirmelerin davalı idarece hukuken itibar edilebilir bir şekilde ortaya konulmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının radyasyon görevlisi sayılması ve yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca şua izninden yararlandırılması gerektiği kanaatine ulaşıldığından, davacının şua izni kullandırılması istemli başvurusunun, çalışma düzeninin radyasyon görevlisi olarak tanımlanmasına uygun olmadığı ve denetimli alanlarda sürekli ve fiilen çalışmadığından bahisle reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen kararın dayandığı gerekçe usul ve hukuka uygun olup, istinaf başvurusunun kabulünü gerektiren başka bir neden de bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle istinaf başvurusunun reddine kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.”
♦ İzmir Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi’nin 2020/844 Esas 2020/1199 Karar sayılı ve 24.09.2020 tarihli kararı uyarınca;
“Bu nedenle, radyoaktif ışınlarla çalışan cihazların kullanıldığı alanlarda görev yapan personelin çalıştığı alanın bir sonucu olarak diğer toplum üyesi kişilerin maruz kaldığı radyoaktif ışınlardan daha fazla radyoaktif ışınlara maruz kaldıkları göz önünde bulundurularak bu kişilerin görev yaptıkları alanlara bağlı olarak radyoaktif ışınlar yoluyla vücutlarında oluşabilecek muhtemel tahribatları onarmak amacıyla bu alanda görev yapan personele diğer kamu görevlilerine mevzuatla tanınan yıllık izne ek olarak sağlık izni adı altında otuz gün daha fazla izin kullanma hakkı tanınmış bulunmaktadır.
Bu durumda, objektif iyonlaştırıcı radyasyon kaynakları ile çalışan personelin, insan sağlığını etkileyeceği belirlenen en yüksek doz radyasyona maruz kaldığı dikkate alındığında, denetimli alanlarda görev yapan veya bu alanlarla sıkı irtibat halinde olan, bu servislerde sunulan hizmetlerde doğrudan veya dolaylı sorumlulukları bulunan, gerektiğinde bu servislerde ifa edilen görevlere nezaret eden veya doğrudan katılan radyoloji uzmanlarının radyasyon görevlisi olarak kabul edilerek şua izninden yararlandırılması gerekmekte iken, davacının şua izni kullandırılması istemli başvurusunun reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık, davanın reddine karar veren idare mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.
Davacının istinaf başvurusunun kabulüyle, dava konusu işlemin iptaline kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.”
E. Genel Değerlendirme ve Sonuç
Uygulamada gerek kamu gerekse özel işletmelerde radyoaktif ışınlarla çalışan kişilerin şua izni ile haftalık 35 saatlik azami çalışma düzenlemesinden faydalandırılmadığı görülmektedir.
Yukarıda izah edildiği üzere, Gülaç Hukuk Bürosu tarafından ikame ve takip edilen emsal davalar ve mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulduğunda, şua iznine ve haftalık 35 saatlik azami çalışma sınırlandırılmasına yönelik hükümlerden yararlanılıp yararlanılamayacağına dair incelemenin bir uzman aracılığıyla yapılması ve gerektiği takdirde yasal sürecin başlatılması, kişilerin hak ve menfaatlerinin korunması adına önem arz etmektedir.
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu