İcra Takiplerinde İcranın Geri Bırakılması Durumunda Alacaklının Dava Hakkına İlişkin Bilgi Bülteni
A. Giriş
Mahkeme tarafından bir uyuşmazlığın nasıl hükme bağlandığını, nasıl karar verildiğini gösteren belge, ‘ilam’ olarak adlandırılmaktadır. Ancak bu ilam kendiliğinden uygulanmamaktadır. Borçlu kişinin ilamın gereğini yerine getirmemesine sıklıkla rastlanılmaktadır. Böyle durumlarda alacaklı, ilamı dayanak olarak gösterdiği takip talebi ile icra müdürlüğüne başvurabilmekte, ilamı bu şekilde cebri icra yolu ile yerine getirtebilmektedir. Ancak, icra emri kendisine tebliğ edilen borçlu, itfa, imhal ve zamanaşımı sebeplerine dayalı olarak icranın geri bırakılmasını sağlayabilmektedir.[1]
İcra İflas Kanununda (“Kanun”), icranın geri bırakılmasını sağlayan bu üç iddiadan zamanaşımına ilişkin olarak özel bir düzenleme getirilmiştir.[2] Belirtmek gerekir ki, bu düzenleme ilamlı icra takiplerine ilişkin olarak getirilmişse de Kanun’un atfı ile ilamsız icra takiplerinde de kıyasen uygulanabilmektedir.[3]
Borçlu, borcun zamanaşımına uğradığını iddia ettiği takdirde alacaklı da buna karşılık zamanaşımının kesildiğini veya tatile uğradığını ileri sürebilmektedir. İcra mahkemesi borçlunun iddialarını değerlendirerek icranın geri bırakılmasına karar verebileceği gibi, takibin devamına da hükmedebilmektedir. Ancak icranın geri bırakılmasına karar verilmesi halinde dahi; alacaklının, alacağını tahsil etme imkanı sona ermemektedir.
İşbu bilgi bülteninde; Kanun’un 33/a-2. maddesi uyarınca icranın geri bırakılması durumunda alacaklının dava hakkı detaylı şekilde anlatılacaktır.
B. İcranın Geri Bırakılması
İcranın geri bırakılması; borçlunun başvurusu üzerine verilen bu karara karşı, alacaklının genel mahkemelerde dava açabileceği süre sonuna kadar takibin durması, alacaklı tarafından bu süre içinde dava açılmazsa takibin sona ermesidir. Kanunda, borçlunun üç sebeple, hakkında gerçekte kesinleşmiş bulunan “icra takibinin geri bırakılmasını” isteyebileceği öngörülmüştür. Bunlar; borcun sona ermesi (itfa), borçluya ödeme için süre verilmesi (imhal) ve zamanaşımıdır.[4]
Borçlu kişi, bu üç sebepten birinin gerçekleştiğini ileri sürerek, takibin görüldüğü icra müdürlüğünün bağlı bulunduğu yerdeki icra hukuk mahkemesine başvurarak icranın geri bırakılmasını talep edebilmektedir. İcra mahkemesinde bu talebin itfa veya imhal olgularına dayalı olarak ileri sürülmesi hali dosya üzerinden, zamanaşımına dayalı olarak ileri sürülmesi hali ise duruşmalı olarak incelenmektedir.
Borçlu iddiasını kanıtladığı takdirde icranın geri bırakılmasına karar verilirken, koşulların oluştuğu ispatlanamaz ise mahkemece takibin devamına karar verilmektedir.
C. İcranın Geri Bırakılması Kararı Üzerine Alacaklının Dava Açma Hakkı
Borçlu tarafından borcun zamanaşımına uğradığına yönelik ileri sürülen iddianın kabul edilmesi ve icranın geri bırakılmasına karar verilmesi halinde, Kanun’da alacaklıya dava açma hakkı tanınarak özel bir düzenleme getirilmiştir. Söz konusu düzenlemeye göre; İcra mahkemesi, zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına karar verirse, alacaklı, bu kararın kesinleştiğinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde genel mahkemede dava açabilmektedir. Alacaklının bu süre içinde dava açmaması halinde, alacağın zamanaşımına uğradığı hususu kesin hüküm teşkil etmektedir.[5]
Kendisine tanınan yedi günlük süre içinde dava açan alacaklının, borçlunun ileri sürdüğü zamanaşımının kesildiğini veya tatile uğradığını (durduğunu) ispat etmesi gerekmektedir. Kanun’daki söz konusu özel düzenleme gereği alacaklı, doğrudan doğruya takip dosyası ile kesilme veya tatil iddialarını ispatlayabilmektedir. Bunun için ayrıca noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge sunma zorunluluğu yoktur.
C.1. Zamanaşımının Kesilmesi veya Durması
Zamanaşımı, bir hakkın yerine getirilmesini isteyebilme yetkisini yahut bir alacağın tahsil kabiliyetini ortadan kaldıran hukuki müessesedir. Zamanaşımı, alacağın muaccel (vadesi gelmiş) olmasıyla işlemeye başlamaktadır. Ancak bu denli önemli sonuçları olan zamanaşımının, koşulsuz şartsız uygulanması hakkaniyete uygun görülmemiş olacak ki, kanun koyucu tarafından zamanaşımını kesen ve durduran sebepler sınırlı olarak sayılmıştır.
Zamanaşımını durduran nedenlere bakıldığında aslında bunların başlıca iki grupta toplandığı anlaşılmaktadır. Bunlardan ilki alacaklı ile borçlu arasındaki sosyal ilişkiler, ikincisi ise alacaklının borçlu aleyhine dava açmasının fiilen mümkün olmamasıdır.[6] Alacaklı, mevzuatta detaylandırılıp sınırlı olarak sayılan bu sebeplerin varlığını ortaya koyarak zamanaşımının durduğunu ispat edebileceği gibi, zamanaşımının kesildiği olgusuna da dayanabilmektedir.
Zamanaşımının kesilmesi ise, borçlunun veya alacaklının hareketiyle söz konusu olabilmektedir. Bültenimiz kapsamında asıl üzerinde durulması gereken, alacaklının fiili ile zamanaşımının kesilmesi; alacaklının mahkeme, hakem heyeti, iflas masasına başvurması, yahut icra takibinde bulunmasıdır.[7]
Alacaklının bu hukuki yollara başvurması, borcu tahsil etmek için harekete geçtiğini göstermekte ve borçlunun zamanaşımı nedeniyle borçtan kurtulmasını önlemektedir. Ancak alacaklının başlattığı hukuki yolu sürdürmesi ve takip etmesi gerekmektedir. Zira, kesilen zamanaşımı, alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlamaktadır.[8]
C.2. Dava Süreci
Alacaklının icra takibinin geri bırakılması kararına karşı açabileceği davanın türü hakkında doktrinde çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre bu dava bir alacak davası olarak nitelendirilmektedir.[9] Bu görüşe göre yetkili ve görevli mahkeme, davalının yerleşim yerindeki asliye hukuk mahkemesi olmaktadır.
Bununla birlikte bazı Yargıtay kararlarında bu davanın, takibin geri bırakılmasına ilişkin kararın kaldırılması, icra takibinin devamı, takibin zamanaşımına uğramadığının tespiti istemli olduğu kabul edilmektedir.[10] Bu görüşe göre ise davanın menfi tespit davası niteliğinde olduğu ileri sürülmektedir. Her halükarda; Kanun’da umumi mahkeme denildiği için genel mahkemelerde açılacak bu davada, zamanaşımının durduğu veya kesildiğine yönelik iddiaların genel hükümlere göre ispat edilmesi gerektiği açıktır.
D. Alacaklının, İcranın Geri Bırakılması Kararı Üzerine Açtığı Davanın Sonuçları
Zamanaşımına dayanarak icranın geri bırakılmasına karar verilmesi halinde, takip, itfa’da olduğu gibi, son bulur. Fakat, bunun için, alacaklının umumi mahkemelerde dava açıp açmayacağı beklenmelidir. Bu nedenle, dava için, Kanun’da öngörülen sürenin sonuna kadar icra takibi durdurulmalı ve bu davanın sonucu beklenmelidir. Alacaklı bu davayı kaybederse ya da yedi gün içinde hiç dava açmazsa, o zaman icra takibi iptal edilmekte ve dosyada mevcut hacizler kalkmaktadır.[11]
Alacaklının bu davayı kazanması halinde ise, icranın geri bırakılması kararı ile duran icra takibine kaldığı yerden devam edilmektedir.[12] Yani alacaklının yeni bir takip başlatmasına gerek bulunmamakta, dosyada daha önceden mevcut olan hacizler varlığını sürdürmektedir. Böylelikle alacaklı, zamanaşımının gerçekleştiği düşüncesi ile sehven verilen icranın geri bırakılması kararını kaldırtarak, o takipten kaynaklı alacaklarını tahsil etme imkanını koruyabilmektedir.
E. Sonuç
Kendisine karşı başlatılan icra takibine karşı borçlu; itfa, imhal, zamanaşımı sebeplerine dayalı olarak icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep edebilmektedir. Borçlunun bu imkanına karşı alacaklıya da icranın geri bırakılması kararını kaldırtarak icra takibini devam ettirebilmesini sağlayan bir yetki verilmiştir.
Düzenlemeye göre; zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılması kararının kesinleştiği kendisine tebliğ edilen alacaklı, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde umumi mahkemelerde dava açarak, icranın geri bırakılması kararını dava sonuna kadar askıda bırakabilmektedir. Alacaklı bu davada, zamanaşımının kesildiği veya tatile uğradığını ispat etmek suretiyle icranın geri bırakılması kararını hükümden düşürebilmekte ve durdurulan icra takibine kaldığı yerden devam edebilmektedir. Her ne kadar bu husustaki temel düzenleme ilamlı icra takiplerine ilişkin olarak yapılmışsa da, Kanun’daki atıf gereği alacaklının dava açma hakkı, ilamsız icra takiplerinde de geçerlidir. Tüm bu süreçlerde herhangi bir hak kaybı yaşanmaması adına, hukuki destek almanızda fayda vardır.
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu
[1] Bu hususta; Takip İçi Zamanaşımına Dayalı İcranın Geri Bırakılması Hakkında Bilgi Bültenimiz için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
[2]İlamın zamanaşımına uğradığı iddiası : Madde 33/a-f.2 – Alacaklı, icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden sonra, zamanaşımının vakı olmadığını ispat sadedinde ve 7 gün içinde umumi mahkemelerde dava açabilir. Aksi takdirde icrası istenen ilamın zamanaşımına uğradığı hususu kesin hüküm teşkil eder.
[3]İcra mahkemesinin karariyle takibin talik veya iptali: Madde 71/ f.2 – Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürecek olursa, 33 a. Maddesi hükmü kıyasen uygulanır.
[4]KURU, Baki, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 456.
[5] UYAR, Talih, Zamanaşımı Nedeniyle İcranın Geri Bırakılması, Yargı Düny., Mayıs/2004, s:9-13.
[6] AKÇAY, Ergin, Türk Borçlar Kanunu’na Göre Zamanaşımı, İstanbul, 2009, s.99.
[7] Zamanaşımının kesilmesi: I. Sebepleri: MADDE 154- Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı kesilir:
– Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse.
– Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa.
[8] Alacaklının fiili hâlinde MADDE 157/f.2 – Zamanaşımı, icra takibiyle kesilmişse, alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar.
[9] Uyar, Talih, Zamanaşımı Nedeniyle İcranın Geri Bırakılması, Yargı Düny., Mayıs/2004, s:9-13. İcra mahkemesi, zamanaşımı nedeniyle takibin geri bırakılmasına karar verirse, alacaklı, bu kararın kesinleştiğinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde mahkemede alacak davası açabilir.
[10] Yargıtay 19. HD. 21.10.2008 T. E:2141, K:9873.
[11] Yargıtay 12. HD. 30.3.2010 T. E:2009/25456, K:7455.
[12] KURU, B. age. C:3, s:2301 – KURU, B. / ARSLAN, R. / YILMAZ, E. İcra ve İflas Hukuku (Ders Kitabı), 27. Baskı, s:405.