Haksız Çıkma Zammının İptaline İlişkin Bilgi Bülteni
A. Giriş
Mevzuat uyarınca; ödeme emrine itiraz edilmesi durumunda görülen davada tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki kamu alacağının %10 zamlı haliyle tahsil edileceği düzenlenmekteydi. Ancak 02.08.2022 tarih ve 31911 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan karar doğrultusunda; Amme Alacaklılarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un (“Kanun”) ilgili maddesi,[1] Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla[2] iptal edilmiş ve haksız çıkma zammı amme alacakları (“kamu alacakları’’) için uygulama alanı bulmayacaktır.
İşbu bilgi bülteninde, bu önemli iptal kararının gerekçesi ve hukuk düzeninde yarattığı etki üzerinde durulacaktır.
B. Ödeme Emrine İtirazda Haksız Çıkma Zammı Uygulaması
Genel olarak ödeme emrine karşı gereksiz yere itiraz edilmesi, yargı kuruluşunun gereksiz yere meşgul edilmesine neden olabileceği gibi, alacağın tahsilinin gecikmesine de neden olabilmektedir. Bu durumdan kötüniyetli şekilde faydalanmak isteyen bazı borçlulara karşı caydırıcı olması amacıyla haksız çıkma tazminatı uygulanmaktadır. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi, 21.04.2022 tarihli 2021/119 E., 2022/48 K. sayılı kararıyla haksız çıkma zammının amme alacaklarında uygulanmasının Anayasa’ya aykırı olması gerekçesiyle bu uygulamayı iptal etmiştir. Bu iptal kararı kapsamında ilgili yasada ortaya konan ve borca itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, haksız çıktığı miktarın %10 zamlı şekilde tahsil edileceğini öngören uygulama amme alacakları yönünden ortadan kaldırılmıştır. Bu doğrultuda, karar tarihinden itibaren borçlarına karşı itirazda bulunan kişilere, itirazlarında haksız olmaları durumunda dahi herhangi bir tazminat ödetilmeyecektir. Söz konusu borçlular, yalnızca itirazlarında haksız çıktıkları miktarı aynen ödemekle yükümlü hale geleceklerdir.
C. Anayasa Mahkemesi’ne Başvuru Gerekçesi
Kanunun ilgili maddesindeki %10’luk haksız çıkma zammı uygulamasının iptali için başvuran Samsun Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesi’nin temel başvuru gerekçesi, bu uygulamanın borçlu açısından ağır bir külfet haline gelmesi yüzünden borçluların hak ararken tedirgin hale gelmesine yol açmasıdır. Başvuruculara göre bu, Anayasal hak arama özgürlüğüne yapılan ölçüsüz bir müdahaledir. Dava açılmakla tahsil işlemleri durmayan vergi dışında kalan kamu alacakları yönünden ihbarnameye karşı açılan davanın sonucu beklenmeden ödeme emri düzenlendiğinden, ihbarnamenin iptali talebine ilişkin olarak verilmiş bir karar bulunmaksızın ödeme emrine karşı dava açmak durumunda kalınmakta, bu da vergiden kaynaklanan alacaklar ile diğer kamu alacakları arasında eşitsizliğe neden olmaktadır demişlerdir.[3]
D. İptal Gerekçesi
Söz konusu karara dayanak olarak itiraz konusu kuralın, borçlunun mal varlığında azalmaya sebep olmak suretiyle mülkiyet hakkına yönelik bir sınırlama oluşturduğu belirtilmektedir.[4] Aynı kararın devamında ise Mahkeme, kuralla amaçlanan kamu yararını ortaya koymaktadır. Böylece kuralla gereksiz yere dava açılmasını zorlaştırmak suretiyle kamu alacağının tahsilinin sürüncemede bırakılmasının önlenmesinin amaçlandığını söylemektedir. Ancak kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığının söylenebilmesi için kuralla getirilen sınırlamanın anayasal bağlamda meşru bir amaca dayanmasının yeterli olmadığını ekleyerek, aynı zamanda ölçülü olmasının da gerektiğini belirtmektedir[5]. Yani borçluya ödetilen %10’luk haksız çıkma tazminatının mülkiyet hakkını ölçüsüz şekilde sınırladığı gerekçesiyle kaldırıldığı ifade edilmektedir.
İcra İflas Kanunu (“İİK”), geneli itibariyle incelendiğinde alacaklının borçluya karşı önemli ölçüde korunduğu görülmektedir. Bu koruma, alacaklıya borçlu karşısında birtakım yaptırımlar uygulama hakkı tanımak şeklinde tanındığı gibi borçluya alacaklı karşısında külfetler yükleme suretiyle de ortaya çıkabilmektedir. Bu durumun birçok hukukçu tarafından, özellikle de anayasal haklar kapsamında[6] eleştirildiği de göz önünde bulundurulduğunda Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararın önemi ortaya çıkmaktadır.
E. Sonuç ve Değerlendirme
Bundan böyle; borçlu kendisine tebliğ edilen ödeme emrine itiraz ettiğinde, itirazı haksız da görülse dahi işbu borç amme alacağı kapsamında ise borcu kendisinden zamsız olarak tahsil edilecektir. Yukarıda anlatılan gerekçelere göre, nasıl ki alacaklı haksız yere takip başlattığında herhangi bir cezai şartla karşılaşmıyorsa, artık borçlu da amme alacaklarına ilişkin icra takiplerine itiraz etme hakkını kullanırken de böyle bir çekinceme yaşamayacaktır. Bu değişiklik, usul ekonomisi açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir fakat anayasal haklar açısından bakıldığında tam tersi olarak olumlu etkilerinin gözlemlenebileceğinden söz edilebilir.
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu
[1] Kanun Numarası: 6183 Kabul Tarihi : 21/7/1953 Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih : 28/7/1953 Sayı : 8469
[2] 21.04.2022 tarihli 2021/119 E., 2022/48 K.
[3] https://resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/08/20220802-4.pdf
[4] Anayasa Mahkemesi, 21.04.2022, 2021/119 E., 2022/48 K. – 14. paragraf
[5] Anayasa Mahkemesi, 21.04.2022, 2021/119 E., 2022/48 K. – 21. paragraf
[6] Bkz. Anayasa Mahkemesinin Aile Konutunun Haczedilmezliği (Eşin Meskeniyet İddiası) Hakkındaki Kararı Çerçevesinde Tespit, Değerlerlendirme ve Eleştiriler- Prof. Dr. Muhammet Özekes, Dr. Öğr. Üyesi Pınar Çiftçi – Lexpera Blog, yayınlanan kaynak https://blog.lexpera.com.tr/anayasa-mahkemesinin-aile-konutunun-haczedilmezligi-hakkindaki-karari-degerlendirme/ (Son giriş tarihi 09/04/2020)