Navlun Sözleşmesinde Hasar, Zıya ve Gecikmeden Kaynaklı Sorumluluk Hallerine İlişkin Bilgi Bülteni
A. Giriş
Bir denizde eşya taşıma sözleşmesi türü olan navlun sözleşmesinde, sözleşmenin konusunu oluşturan navlunun, kural olarak kararlaştırılan tarihte gönderilene veya alıcıya sağlam bir şekilde teslim edilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte navlunun taşıyanın hakimiyetinde bulunduğu sırada zıyaı, hasara uğraması veya tesliminde gecikme yaşandığı hallerde taşıyanın borca aykırı davrandığından bahisle sorumluluğuna gidilebilecektir. İşbu bilgi bülteninde ise taşıyanın hakimiyet alanında meydana gelen hasar, zıya ve gecikme kavramları bağlamında sorumluluk hallerine genel kapsamına değinilecektir.
B. Taşıyanın Genel Olarak Sorumluluğu
Taşıyanın üstlendiği taşıma ediminin yerine getirilmesi her ne kadar ani bir teslim fiiliyle nihayete ermekteyse de bu amaca ulaşabilmesi çeşitli faaliyetlerin yerine getirilmesi suretiyle mümkün olabilmektedir. Navlun sözleşmesinin ifası safhasında taşıyanın navlunu kendisi veya temsilcisi aracılığıyla teslim alması, gemiye yüklemesi, deniz yolculuğunu tamamlaması, boşaltma için kararlaştırılan yere ulaşması, nihayetinde eşyayı teslim etmesi yükümlülüğü bulunmaktadır. Görüleceği üzere, taşıyanın üstlendiği edimi yerine getirebilmesi bir sürece yayılmış vaziyette olup, anılan faaliyetlerin icra edildiği her bir aşamada basiretli bir taşıyıcıdan beklenen özeni sergilenmesi şarttır.[1] Örneğin, taşıyan yükü güvenli bir şekilde gemiye yüklemek ve ayrıca boşaltma limanında kolaylıkla boşaltılabilecek olmasını gözetmek zorundadır.[2]
Genel olarak ise taşıyanın sorumluluğunun konu ve zaman itibariyle sınırları ise TTK m. 1778/2 hükmünde belirtilmiştir. İlgili hükme göre; navlunun tesliminde gecikme yaşanması, navlunun zayi olması veya hasara uğraması hallerinde meydana gelen zararlardan taşıyıcı, navlun hakimiyet alanında bulunmak kaydıyla sorumlu tutulabilecektir. Navlunun ne zaman taşıyanın hakimiyetinde sayılacağı ise devam eden fıkrada liste halinde sıralanmıştır.[3] Taşıyanın özen yükümlülüğü üçüncü fıkrada belirtile süre içerisinde her türlü aşama ve işlemde devam edecek olup,[4] taşıyanın navlun hakimiyetinde bulunduğu sürece onu her türlü harici etkenden koruması, böylelikle son aşamada gönderilene veya alıcıya sağlam bir şekilde tesliminin sağlaması gerekmektedir.
C. Navlunun Zıya ve Hasarı ile Geç Teslimi
Taşıyanın zıya, hasar ve geç teslimden dolayı sorumlu tutulabilmesi için öncelikle kusurunun ispat edilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Doğal olarak bahse konu borca aykırı davranış ve bundan doğan sorumluluk, navlunun kanun gereği taşıyanın hakimiyetinde sayıldığı ihtimallerde ortaya çıkabilmektedir. İzah edildiği üzere taşıyanın, taşıma faaliyetlerinin geneli itibariyle tedbirli davranma yükümlülüğü bulunmaktadır. Tedbirli bir taşıyanın gerekli dikkat ve özende ise, somut durumda teslim fiilinin arzu edilen doğrultuda gerçekleşmesini sağlayacağı, öyle ki öngörülü davranarak karşı tarafın zarara uğramasını engelleyeceği, uzak görünen bir ihtimalde dahi iş organizasyonunun gerekli kıldığı müdahaleye gecikmeksizin başvurarak taşıma faaliyetlerini özenli bir şekilde icra edeceği faraziyesinden hareket edilmiştir.
İlk olarak navlunun tesliminde gecikme yaşanması bağlamında taraflarca kararlaştırılan sürede teslimin gerçekleşmemesinin temerrüt için yeterli olacağına şüphe yoktur. Taraflar arasında teslimin ne zaman gerçekleştirileceğine ilişkin herhangi bir irade uyuşması yoksa, bu takdirde taşıma faaliyetinin gerçekleştirileceği gemi en başta dikkate alınmak kaydıyla taşımanın belirlenen güzergahta, normal şartlarda ifa edileceği makul süre taşıma süresi olarak kabul edilecektir.[5] Bu makul sürede veya sözleşme ile kararlaştırılan sürede taşıyan navlunu teslim etmemişse bu geç teslim sebebiyle ortaya çıkan zararlardan kusuru bulunmak şartıyla sorumlu tutulacaktır. Ancak taşıyanın üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiği ve temerrüde düşmekte kusursuz olduğunu ispatlayarak tazminat sorumluluğundan kaçınabilmesi olanak dahilindedir. Örneğin, yolculuk sırasında mevsim ya da güzergâh itibariyle beklenmedik ve normal dışı kötü hava koşullarıyla karşılaşılması[6], her iki tarafa da isnat edilemeyeceğinden gecikmeye yol açsa da bilhassa taşıyıcının zarardan sorumlu tutulmasına engel teşkil edebilecek hususlardandır.
Hasar kavramı, eşyanın değerinde eksilme meydana geldiğini belirtmekte olup, bütünlüğünün zedelenmesi biçiminde ortaya çıkabileceği gibi eşynanın maddi anlamda bozulması veya kötüleşmesi anlamına da gelebilmektedir. Ancak hasarın varlığı için her ihtimalde bu zararın veya değer azalmasının kalıcı nitelikte olması şarttır. Bununla birlikte navlunun uğradığı zarar neticesinde artık kullanıma ilişkin elverişliliği tamamen veya büyük ölçüde ortadan kalkmışsa navlunun zayi olarak kabul edilecektir. Bununla birlikte, navlunun değerinde meydana gelen azalmanın onun asli niteliğini değiştirmemesi gerekmektedir. Zira eşyanın asli niteliğinin değişime uğradığı hallerde hasardan değil, yükün ziyaa uğramasından bahsedilir.[7] Bu nitelendirme özellikle taşıyıcının sorumluluğunun kapsamının çizilebilmesi açısından önem taşımaktadır. Öyle ki navlun ziyaa uğramışsa tamamının, navlun hasar görerek değerinde azalma meydana gelmiş ise bu kısım yönünden taşıyıcının sorumluluğuna gidilebilecektir.
Navlunun ziyaı ile ifade edilmek istenen navlunun asli niteliklerinin değişmesi, ondan objektfi olarak beklenen faydayı karşılanmaktan devamlı olarak yoksun hale gelmesidir. Bu durum navlunun maddi bütünlüğünde meydana gelebileceği gibi müsadere gibi hukuki bir sebebe dayalı olarak da ortaya çıkabilecektir. Yükün zayi olarak kabul edilebilmesi için buna yol açan sebeplerin taşıyanın herhangi bir derecede kusurlu olup olmadığına şeklinde bir değerlendirmeye tabi tutulma zorunluluğu bulunmaktadır. Esasen bu durumun taşıyanın hukuki sorumluluk şartlarıyla ilgili bir husustur. Navlunun tamamının ziya olması mümkün olduğu gibi yalnızca bir kısmının da ziyaı imkân dahilindedir. Bununla birlikte kısmi ziya durumunun gerçekleşebilmesi için eşyanın ekonomik değerini koruyacak şekilde bölünebiliyor ve bu bölünen kısımların da ayrı ve bağımsız bir ekonomik değer ihtiva etmesi aranacaktır. Aksi takdirde kısmi ziya değil, duruma göre hasar ya da tam ziyadan bahsedilir.[8]
Teslim süresiyle bağlantılı bir husus olarak eşyanın tesliminde gecikilmesinin zayi olarak kabul edilmiş sayılma sonucuna yol açtığı ihtimale değinmekte fayda vardır. İzah edildiği üzere taraflar arasında navlunun teslim edilme zamanına ilişkin bir düzenleme yoksa bunun makul süre kriterine uygun şekilde yerine getirilmesi söz konusu olmaktadır. Bu bağlamda, eşyanın zayi olmasına dayanarak tazminat isteminde bulunabilecek kişi, dördüncü fıkra uyarınca teslim süresinin dolmasından itibaren aralıksız altmış gün içinde teslim olunmayan eşyayı zayi olmuş sayabilir.[9]
D. Sonuç
Navlunun, kanun gereği taşıyanın hakimiyet alanında bulunduğu esnada hasar ve ziyaı ile tesliminde gecikme yaşandığı hallerde bunun taşıyana yazılı şekilde bildirilmesi gerekir. Zıya ve hasar halinde yazılı bildirimin navlunun gönderilene teslimi anında, zıya ve hasarın haricen belli olmadığı takdirde ise navlunun gönderilene tesliminden itibaren aralıksız olarak hesaplanacak üç gün içinde gönderilmesi gerekmektedir [10] Zıya ve hasara ilişkin bildirim yapılmadığı ve durumun tespit altına da alınmadığı takdirde, navlunun denizde taşıma senedinde yer alan kayıtları karşılar ölçüde gönderilene teslim edildiği kabul edilir. Bu durum adi kanuni karine niteliğinde olup, aksinin ispatı imkân dahilindedir.[11] Navlunun kararlaştırılan sürede veya bu hususta kararlaştırma olmaması sebebiyle makul süre içerisinde teslimi gerçekleşmemişse, gönderilenin teslim aldığı tarihten itibaren aralıksız olarak hesaplanacak altmış günlük sürede taşıyana yazılı bildirim yapması gerekecektir. Gönderilen, bildirim şartını süresinde yerine getirmemişse gecikme zararları için tazminat talebinde bulunulamayacaktır. [12]
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu
[1] TTK m.1178/1: “Taşıyan, navlun sözleşmesinin ifasında, özellikle eşyanın yükletilmesi, istifi, elden geçirilmesi, taşınması, korunması, gözetimi ve boşaltılmasında tedbirli bir taşıyandan beklenen dikkat ve özeni göstermekle yükümlüdür.”
[2] AKAN Pınar, Deniz Taşımacılığında Taşıyanın Yüke Özen Yükümlülüğünün İhlalinden Doğan Sorumluluğu, Ankara, Adalet Yayınevi, 2007, s. 33.
[3] TTK m.1178/3: “Eşya, yükleten veya onun adına veya hesabına hareket eden bir kişiden yahut yükleme limanında uygulanan kanun ve düzenlemeler uyarınca eşyanın taşınmak üzere kendilerine teslimi zorunlu makamlardan ya da üçüncü kişilerden taşıyanca teslim alındığı andan;
- a) Taşıyan tarafından gönderilene teslim edildiği ana veya
- b) Gönderilenin eşyayı teslim almaktan kaçındığı hâllerde sözleşme veya kanun hükümlerine yahut boşaltma limanında uygulanan ticari teamüle uygun olarak gönderilenin emrine hazır tutulduğu ana ya da
- c) Boşaltma limanında geçerli kanun ve düzenlemeler uyarınca eşyanın kendilerine teslimi zorunlu makamlara veya üçüncü kişilere teslim edildiği ana, kadar taşıyanın hâkimiyetinde sayılır.”
[4] ÇAĞA Tahir/ KENDER Rayegan, Deniz Ticareti Hukuku II, Navlun Sözleşmesi, İstanbul, On İki Levha Yayınları, 10. Baskı, 2010, s.136.
[5] YAZICIOĞLU Emine, Deniz Yolu ile Eşya Taşımalarında Geç Teslimden İleri Gelen Zararlardan Sorumluluk, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, 2002, Prof. Dr. Ergin Nomer’e Armağan, Cilt 22, Sayı 2, s.1045
[6] Kara, a.g.e, s. 234
[7] KANER İnci Deniz, Deniz Ticareti Hukuku II, Navlun Sözleşmeleri, 2. Baskı, İstanbul 2014, s.73.
[8] ÖZDEMİR, s. 100.
[9] TTK m. 1178/5.
[10] TTK m. 1185/1.
[11] TTK m. 1185/4.
[12] TTK m. 1185/5.