Kefalet Sözleşmelerinin Uyarlanması Hakkında Bilgi Bülteni
- Giriş
Dünya üzerindeki neredeyse bütün hukuk sistemlerinde, sözleşmelerin mevcut koşullara uygun hale getirilebilmesi için sözleşmelerin uyarlanması mümkün kılınmış olmakla birlikte Türk Hukuku bakımından da sözleşmelerin, mevcut koşullara uyarlanmaları konusunda yasal düzenlemeler yapılmış, hangi sözleşmelerin uyarlamaya konu edilebileceği noktasında ise tek bir düzen bulunmamaktadır. Dolayısıyla uygulamada ziyadesiyle önem arz eden kefalet sözleşmesinin de değişen koşullara uyarlanıp uyarlanamayacağının tespit edilmesi şarttır.
- Genel Anlamda Kefalet Sözleşmesi
Kefalet Sözleşmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“Kanun”) ilgili maddesinde de tanımlandığı üzere, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği bir sözleşmedir.[1] Bu anlamda ilgili tanımdan da açıkça görüldüğü üzere Kefalet Sözleşmesi, tek tarafa, yani kefile borç yükleyen bir sözleşme olma özelliğini taşır. Kefilin taahhüdü, asıl borçlu tarafından borcun ifa edilmemesinin sonuçlarından şahsen ve kendi malvarlığı ile sorumlu olmaya ilişkindir.[2] Kefilin kefalet sözleşmesinden doğan borcu farklı bir borçtur; asıl borçlunun alacaklıya karşı asıl borç ilişkisinden doğan borcundan ayrı bir nitelik arz eder.[3]
- Genel Anlamda Sözleşmenin Uyarlanması
Sözleşmenin uyarlanabilmesi kavramı temel olarak; sözleşme kurulduğu sırada taraflarca öngörülemeyen bir durum değişikliğinin meydana gelmesi halinde edimler arasındaki denge ilişkisinin bozulması durumunda sözleşmenin değişen şartlara uygun hale getirilmesi veya sözleşmenin sona erdirilmesi olarak tanımlanmaktadır.[4]
Bu anlamda kanun nezdinde sözleşmelerin uyarlanmasını düzenleyen en temel hüküm, Kanun’un “Aşırı İfa Güçlüğü” başlıklı 138. maddesidir.[5] Söz konusu madde uyarınca; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde ise sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.
- Kefalet Sözleşmelerinin Uyarlanması
Kefalet sözleşmesi yukarıda da bahsedildiği üzere tek tarafa borç yükleyen bir sözleşme niteliğinde olmasından ötürü, kural olarak tarafların karşılıklı alacak ve borçlarının bulunduğundan bahsedilemez. Bu nedenle de alacak ve borç arasındaki dengenin bozulması gibi bir durum kefalet sözleşmeleri bakımından mevcut değildir.[6]
Buna karşılık, kefalet sözleşmesinde yine de işlem temelinin çökmesi mümkündür.[7] Nitekim bu hususta kanun koyucu tarafından uyarlamaya yönelik genel kanun hükmünün yanında, kefalet sözleşmeleri kapsamında özel bir hüküm getirilerek, kefilin kefalet sözleşmesinden dönebilmesine imkân tanınmıştır.
Kanun’un ilgili maddesinde;[8] gelecekte doğacak bir borca kefalet halinde, borçlunun borcun doğumundan önceki mali durumu, kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmuşsa veya mali durumunun, kefalet sırasında kefilin iyi niyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa, kefilin alacaklıya yazılı bir bildirimde bulunarak, borç doğmadığı sürece her zaman kefalet sözleşmesinden dönebileceği düzenlenmiştir.
Söz konusu hüküm incelendiğinde kefalet sözleşmelerinin uyarlanması bakımından iki temel şartın arandığı görülmektedir. Buna göre;
- Lehine kefalet verilen asıl borcun henüz doğmamış olması,
- Borçlunun mali durumu kefalet sözleşmesinin imzalanmasından sonra önemli ölçüde bozulmuş olması veya sözleşmenin imzalanması esnasında kefilin iyi niyetle varsaydığından çok daha kötü durumda olduğunun ortaya çıkması gerekmektedir.[9]
Kanun koyucu tarafından getirilen işbu özel hüküm yukarıdaki koşulların da varlığı halinde, kefilin kefalet sözleşmesinden dönmesine imkân sağlamasıyla birlikte işlem temelinin çöktüğü kabul edilir.[10] Dolaysıyla kefil sözleşmeden dönmeden önce TBK m.138’e dayanarak sözleşmenin değişen şartlara uyarlanmasını isteyebilir.
- Sonuç
Taraflar arasında imzalanan ve tarafları borç altına sokan sözleşmelerin koşullarının, taraflardan kaynaklanmaksızın öngörülemez bir şekilde değişmesi suretiyle, sözleşmesel yükümlülüklerin taraflardan katlanmaları beklenemeyecek şekilde ağırlaşması her zaman mümkündür. Bu gibi durumlarda sözleşmelerin değişen koşullara uyarlanması talep edilebilmekle birlikte, kefalet sözleşmeleri bakımından özel düzenlemeler getirilmiştir. İşbu düzenlemeler uyarınca da henüz doğmamış bir borç özelinde olmak kaydıyla borçlunun mali durumunun önemli ölçüde bozulması halinde kefil, ya TBK m.138 uyarınca uyarlama isteyecektir ya da TBK m599 uyarınca kefalet sözleşmesinden dönebilecektir.
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu
[1] 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu, m.581 vd.
[2] Gümüş, 2014: 284; Tandoğan, II 693; Elçin Grassinger, 1996: 13; Özen, 2016: 46.
[3] Tile, L. (2018). Uyarlama Sebebi Olarak Aşırı İfa Güçlüğü, s. 249.
[4] Tile, L. (2018). Uyarlama Sebebi Olarak Aşırı İfa Güçlüğü, s. 10
[5] 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu, m.138
[6] Serozan, 2000a: 1018; Baysal, 2017: 306
[7] Tile, L. (2018). Uyarlama Sebebi Olarak Aşırı İfa Güçlüğü, s. 247
[8] 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu, m.599
[9] Koyuncu, B. K., & Sayın, F. (2012). Kefalet Ve Garanti Sözleşmeleri Açısından Uyarlama Sorununa Bir Bakış. Journal Of Istanbul University Law Faculty, 70(1), s.337
[10] Gümüş, 2014: 397; Elçin-Grassinger, 1996: 184; Baysal, 2017: 305.