Evlilik Halinde Kadının Doğrudan Eşinin Soyadını Almasına İlişkin Kanun Hükmünün İptali Hakkında Bilgi Bülteni
- Giriş
Kadının soyadı, Türk Medeni Kanunu’nda (“Kanun”) düzenlenmiş olup işbu düzenlemeye göre kadının, evlenme ile birlikte doğrudan eşinin soyadını kullanması zorunluluğu hüküm altına alınmıştır.[1] Aynı maddede kadının, eşinin soyadı ile birlikte kendi soyadını da kullanmasına imkan verilmişse de; bunun için kadının, evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine ayrıca yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiştir.
Ancak İstanbul 8. Aile Mahkemesi’nin işbu hükme karşı itiraz yoluna başvurması üzerine; Anayasa Mahkemesi’nin (“AYM”) 22.02.2023 tarihli kararı[2] ile; yukarıda bahsedilen kanun hükmünün, “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir.” şeklindeki ilk cümlesinin, Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesi ile iptaline karar verilmiştir.
İşbu bilgi bülteninde; AYM’nin iptal kararı doğrultusunda, evlilik halinde kadının, eşinin soyadını kullanma yükümlülüğüne ilişkin hükmün iptali hakkında bilgi verilecektir.
- İptal Kararı Öncesi Uygulama
Kadının, evlilik halinde kocasının soyadını alması zorunluluğunu düzenleyen kanun maddesinin iptaline ilişkin AYM kararı öncesinde; kadının, evlenme ile birlikte doğrudan eşinin soyadını alacağı öngörülmüştür. Hatta kadın eski soyadını ek olarak bile doğrudan kullanamamakta olup, bunun için evlendirme memuruna veya daha sonradan nüfus idaresine yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiştir. Böylelikle kadının, eşinin soyadı ile birlikte evlilik öncesi soyadını da kullanabilmesi için yazılı başvuruda bulunması şartı hükme bağlanmıştır. Bu halde kadının soyadının, sırasıyla kendi soyadı ve eşinin soyadından oluşacağı belirtilmiştir. İkinci kez evlenen kadının ise; önceki eşinin ölmesi nedeniyle iki soyadı varsa, yeni eşinin soyadı ile birlikte bu iki soyadından hangisini kullanacağına karar vermesi gerektiğine yer verilmiştir.
AYM kararından önce kadının yalnızca kendi soyadını kullanmasına ise Kanunen imkan tanınmamıştır. Evlilikten sonra eşinin soyadını alan kadın, yalnızca evlenmeden önceki soyadını almak isterse Aile Mahkemesi’nde dava açma yoluna gitmesi gerekmiştir. Bu halde kadının, eşini davalı olarak göstermesi öngörülmüştür. Bu davada kadının elbette kendi soyadını kullanmak için haklı gerekçelerini açıklamak durumunda kalması; yani kadının soyadını değiştirmesi için bir yargılama süreci geçirmesi ve dava masrafları altına girmesi söz konusu olmuştur.
- İptal Kararı Öncesi Başvurular
AYM tarafından verilen iptal kararı öncesinde, bu hükmün hukuka aykırılığı gerekçesiyle yapılan başvurulardan bahsetmekte yarar vardır. Zira bu başvurular, iptal kararının verilmesine bir nevi zemin hazırlamışlardır. AYM, iptal kararı vermeden önce ilgili hükme ilişkin yapılan somut norm denetimi ile önüne gelen dosyalarda, hükmü eşitlik ilkesine aykırı bulmamıştır.[3] Hatta AYM’nin bu kararları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde ülkemiz aleyhine mahkumiyet kararları verilmiştir.[4] Ancak AYM yine de bu hükmün Anayasa’ya aykırılık teşkil etmediğine yönelik kararlar vermeye devam etmiştir.
Bununla birlikte AYM; kadının yalnızca kendi soyadını kullanmasına ilişkin bireysel başvuruları kabul etmiştir.[5] Ancak bu kararlarda da eşitlik ilkesine aykırılık değil, manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği gerekçesine dayanılmıştır. Ayrıca; bu hususta kanunlar ile uluslararası antlaşmaların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle uluslararası sözleşme hükümlerinin esas alınmasının gerektiği belirtilmiştir. Gelinen aşamada ise; AYM’nin bu ısrarlı tutumu son bularak kadının evlilik halinde doğrudan eşinin soyadını almasına ilişkin kanun hükmü iptal edilmiştir.
- AYM Kararı ile Yürürlüğe Girecek Uygulama
İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen başvuru kararında; erkek doğumla birlikte kendisine verilen soyadını ömür boyu kullanabilir iken, yalnızca kadına yönelik getirilen sınırlamanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesi ileri sürülmüştür. Tarihsel süreç içerisinde kadın erkek eşitliği ilkesinin daha etkili şekilde uygulanabilmesi için bir takım gelişmeler yaşandığı belirtilmiştir. Bu bağlamda; erkeğin evin reisi olması, birlikte oturulacak konutu seçmesi, çocuğun babanın seçtiği adı alması, erkeğin oyuna üstünlük tanınması gibi kuralların adım adım iptal edildiği hatırlatılmıştır.
Nihayetinde; soyadı meselesi konusunda da önemli bir adım atılabilmiş ve kadının, evlenme ile eşinin soyadını almasına ilişkin yükümlülüğün Anayasa’ya aykırılığı ciddi bir şekilde dikkate alınmıştır. AYM, kişilik hakkının bir parçası olan isim hakkının, bir yükümlülük olarak düzenlenmesinin, onun hak niteliğini olumsuz etkilediğini ileri sürmüştür. Kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğu ve devletin bu eşitliği yaşama geçirmekle yükümlü olduğu üzerinde durulmuştur. Yargısal içtihatların, kadın erkek eşitliğini güvence altına almaya tek başına yeterli olmadığı, bu ilkeyi hayata geçirebilecek idari uygulamaların geliştirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Kadının, eşinin soyadını almasına ilişkin kuralın; nüfus kayıtlarındaki karışıklığın önlenmesi ve soybağının sağlıklı tespit edilebilmesi adına kamu yararı teşkil ettiği gerekçesi ile getirildiği bilinmektedir. Ancak AYM; söz konusu kamu yararının sağlanmasının tek yolunun kadının eşinin soyadını alması olmadığı kanaatine varmıştır. Kamu yararının bu uygulama için makul bir gerekçe olarak kabul edilemeyeceğini ileri sürmüştür. Hatta; aile bireylerinin ortak bir soyadını kullanmasının tek yolunun, kadının erkeğin soyadını alması olmadığı, ikisinden birinin soyadının, farklı bir soyadının ya da iki eşin soyadının birden kullanılması gibi uygulamaların geliştirilebileceği kabul edilmiştir.
“Bu itibarla evlenmeden önceki soyadının evlendikten sonra da tek başına kullanılması bağlamında kadın ve erkek arasında kuralla öngörülen farklı muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanmaması sebebiyle eşitlik ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.”
AYM tarafından verilen bu kararın, Resmi Gazete’de yayımlandığı 28.04.2023 tarihinden başlayarak 9 ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür. Bu halde kadının eşinin soyadını alması kuralının iptaline ilişkin verilen kararın yürürlük tarihi, 28.01.2024 tarihine karşılık gelmektedir.
- Sonuç
Kadının, evlilik ile birlikte doğrudan eşinin soyadını almasına ilişkin hüküm altına alınan kural; tarihsel süreç içerisinde pek çok eleştiriye hedef olmuş ve bu kuralın kaldırılması için farklı yollarla oldukça çaba gösterilmiştir. Bu kuralın hem Anayasa hem de Uluslararası antlaşmalar ile kabul edilen eşitlik ilkesine aykırı olduğu, kişilik haklarını ihlal ettiği ileri sürülmüştür. Bireysel başvurular ile kişi bazında sonuçlar alınmış ise de işbu bülten konusu karara kadar, hükmün Anayasa’ya aykırılığı kabul ettirilememiştir.
Nihayet AYM, Aile Mahkemesince yapılan itiraz ile önüne gelen bu konuyu, detaylı ve ciddi şekilde irdeleyerek Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu kanaatine varmış ve Kanun’un 187. Maddesinin 1. Fıkrasının iptaline karar vermiştir. Konu ile ilgili daha fazla bilgi ve danışmanlık için bizlerle iletişime geçebilirsiniz.
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu
[1] “Kadının soyadı:Madde 187- Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.”
[2] AYM, E.2022/155, K.2023/38, T.22/02/2023, R.G. Tarih - Sayı : 28/4/2023 - 32174
[3] AYM E. 1997/61, K. 1998/59, T. 29/09/1998, R.G. Tarih – Sayı : 15/11/2002 – 24937, AYM E. 2009/85, K. 2011/49, E. 10/03/2011, R.G. Tarih – Sayı : 21/10/2011 – 28091.
[4] Ünal-Tekeli Kararı, Erbek Odabaşı, Özge, Anayasa Mahkemesi Ve Yargıtay Kararları Çerçevesinde Evli Kadının Soyadı, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 19, Sayı: 1, 2017, s. 45.
[5] Sevim Akat Eşki Kararı, Başvuru No: 2013/2187, Karar Tarihi: 19.12.2013. “Uluslararası sözleşmelerin, evli erkek ve kadının evlilik sonrasında soyadları bakımından eşit haklara sahip olmasını öngören hükümleri ile evli kadının kocasının soyadını kullanması zorunluluğunu öngören iç hukuk düzenlemelerinin aynı konu hakkında farklı hükümler içermesi nedeniyle, ilgili sözleşmenin hükümlerinin somut uyuşmazlık açısından esas alınması gereken hukuk kuralı olduğu sonucuna varılmakla, başvurucunun manevi varlığı kapsamında güvence altına alınan isim hakkına yönelik müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşılmaktadır.”