Boşanma Davası Devam Ederken Eşlerin Birbirlerine Sadakat Yükümlülüğü Devam Eder mi?
- Giriş
Evlilik birliğinin gereği olarak eşlerin birbirlerine karşı birtakım yükümlülükleri bulunmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (“TMK”) gereğince,[1] evlilik birliği içinde olan eşlerin birlikte yaşama, birbirlerine sadık kalma ve yardımcı olma yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülüklerden biri de sadakat yükümlülüğüdür.
Sadakat yükümlülüğü, boşanma davasında tarafların boşanmasına karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi ile sona erer. Boşanma davasının devam etmekte olduğu her aşamada, tarafların halen evli oldukları eşe karşı sadakat borcu devam etmektedir.
İzmir 15. Aile Mahkemesi tarafından sadakat yükümlülüğüne ilişkin Türk Medeni Kanunu’nun
185. maddesinin üçüncü fıkrasındaki Anayasa’nın 17. maddesine aykırılığı olduğu ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talep edilmiştir.Anayasa Mahkemesi’nin 30.05.2024 tarihli ve 2023/42 Esas 2024/114 Karar sayılı kararı (“AYM Kararı”) ile, iptali istenen hükmün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine karar verilmiştir.[2]
İşbu bilgi bülteninde, Anayasa Mahkemesi’nin TMK 185/3’in iptali hakkındaki başvurusunun reddine ve bu karara konu boşanma davası süresince eşlerin sadakat yükümlülüğü hakkında bilgilendirmelere yer verilecektir.
- Sadakat Yükümlülüğünün Kapsamı ve AYM Kararı Öncesi Hukuki Durum
Sadakat yükümlülüğü, “eşlerin birbirlerine yönelik tam ve sınırsız bağlılığı” şekilde tanımlanmaktadır.[3] Taraflar evlilik birliği devam ettiği sürece sadakat yükümlülüğü altındadırlar. Eşlerin sadakat yükümlülüğünden dolayı, evlilik birliğinin kurulmasından sona ermesine kadar birbirlerine karşı duygusal, fiziksel ve ekonomik sadakat bağı ile bağlı olmaları gerekmektedir.
TMK’da, boşanma davasının açılması ile beraber tarafların ayrı yaşama hakkına sahip oldukları hüküm altına alınmamış ise de Yargıtay’ın uygulamaları ile boşanma davası açıldıktan sonra tarafların ayrı yaşama hakkına sahip oldukları yönündedir.[4] Her ne kadar taraflar boşanma davası açıldıktan sonra ayrı yaşama hakkına sahip olsalar da sadakat yükümlülüğü devam etmektedir.
Yargıtay kararlarında da TMK ile belirtilen sadakat yükümlülüklerinin dava süresince de devam ettiği belirtilmektedir[5]. Eşlerin sadakat yükümlülüğünün, ahde vefa gereği birliğin temeli olduğu ve boşanma hükmü kesinleşene kadar devam ettiği vurgulanmıştır.
Kararda, davalı tarafın temyiz dilekçesi ekinde, davacının başka bir kadınla ilişkisi ve nişanlandığı iddialarına ilişkin güçlü kanıtlar sunduğu ifade edilmiştir. İleri sürülen bu iddianın kanıtlanması halinde, davanın sonucuna ve kusur durumuna etkili olacağı, bu nedenle dava sırasında ortaya çıkan delillerin toplanıp değerlendirilerek hüküm kurulması gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay, bu bağlamda kararın bozulmasına karar vermiştir.
- İptal Talebinin Kapsamı ve AYM Kararına Dair Açıklamalar
İzmir 15. Aile Mahkemesi, TMK’nun 185/3. maddesinin Anayasa’nın 17. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptalini talep etmiştir. Mahkeme, boşanma davası sürecinde bu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna kanaat getirmiştir. İtiraz konusu kural, TMK’nun 185. maddesinde yer almakta olup, eşlerin birlikte yaşama, sadık kalma ve birbirlerine yardımcı olma yükümlülüğünü düzenlemektedir. Bu hükmün, bireyin özel yaşamına ve özgürlüğüne müdahale olarak değerlendirilebileceği ifade edilerek, Anayasa’ya aykırılığı iddia edilmiştir.[6]
İtiraz başvurusunda belirtilen gerekçe, TMK’nun 185. maddesinin birinci fıkrasına dayanmaktadır. Bu madde, evlenmeyle eşler arasında evlilik birliğinin kurulmuş olduğunu kabul etmektedir. Anılan maddenin ikinci fıkrasında, eşlerin evlilik birliğinin mutluluğunu birlikte sağlamak ve çocukların bakımı, eğitimi ile gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlü oldukları belirtilmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasına göre ise eşler, birlikte yaşama, sadık kalma ve birbirine yardımcı olma yükümlülüklerine sahiptirler.
Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasına göre, herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Bu maddeyle, kişinin özel hayatının korunması ve onun aile hayatını kendi anladığı şekilde düzenlemesi gerektiği ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, özel hayat kavramını, kişinin kişiliğini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi anlamında geniş bir kavram olarak tanımlamaktadır.
TMK’nun 185. maddesinde belirtilen yükümlülükler, özel hayatın gizliliğine yapılan bir sınırlamadır. Ancak Anayasa’nın 13. maddesi, temel hak ve özgürlüklerin yalnızca belirli sebeplere dayalı olarak sınırlanabileceğini ve sınırlamaların kanunla yapılması gerektiğini öngörmektedir. Bu sınırlamalar, demokratik toplum düzeni ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. Anayasa Mahkemesi, bu tür düzenlemelerin şeklen kanunla yapılmasının yeterli olmadığı, düzenlemelerin net, öngörülebilir ve belirli olması gerektiğini belirtmektedir.
Anayasa’nın 20. maddesinde özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine saygı gösterilmesini isteme hakkının mutlak olmadığı, belirli sebeplerle sınırlanabileceği ifade edilmiştir. Aile kurumunun korunması ve sağlıklı bir toplumsal yapının oluşması için eşlerin birlikte yaşama, sadık kalma ve yardımcı olma yükümlülükleri belirlenmiştir.
Özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına getirilen sınırlamanın ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gerektiği belirtilmiştir. Bu ilke, sınırlamanın amaca ulaşmaya elverişli, gerekli ve orantılı olması gerektiğini ifade etmektedir.
Eşlerin birlikte yaşama, sadık kalma ve yardımcı olma yükümlülükleri, aile kurumunun korunmasına ve toplumsal huzurun sağlanmasına katkı sağlamak amacını taşımaktadır. Ayrıca, boşanma davası açıldığında eşlerin ayrı yaşama haklarının doğduğu, birlikte yaşama yükümlülüğünün aşırı bir külfet haline gelmesini engellemek için gerekli düzenlemelerin yapıldığı, bu yükümlülüklerin yalnızca evlilik birliği devam ettiği sürece geçerli olacağı vurgulanmıştır. Boşanma davası reddedildiği takdirde, eşlerin sadık kalma yükümlülüğünün devam etmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bu yükümlülüklerin, aile kurumuna zarar vermemek için önemli olduğu belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi söz konusu kararında, TMK’nun 185/3. maddesinde yer alan eşlerin birbirine sadık kalma yükümlülüğünü, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı bulmamış ve bu nedenle itirazı reddetmiştir. Kararda, aile kurumunun toplumun temeli olduğu ve eşlerin birlikte yaşama, sadık kalma ve birbirlerine yardımcı olma yükümlülüğünün sağlıklı bir toplumsal yapının korunmasına katkı sağladığı vurgulanmıştır. Ayrıca, boşanma davası süresince eşlerin sadakat yükümlülüğünün devam etmesinin, evlilik birliğinin sona ermemesi durumunda aile kurumuna zarar vermemesi gerektiği belirtilmiştir. Bu bağlamda, eşlerin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakları ile meşru amacın arasında makul bir denge kurulmuştur. Anayasa Mahkemesi, kuralın orantılılık ve ölçülülük ilkelerine uygun olduğuna karar vererek, sadakat yükümlülüğünün Anayasa’ya aykırı olmadığına hükmetmiştir.
- Sonuç
Yukarıda belirtilen tüm açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde eşlerin sadakat yükümlülüğünün boşanma davası süresince devam ettiği hususunda Anayasa Mahkemesi kararı, Kanun ve içtihatlar yönünden bir yeknesaklık olduğu görülmektedir. Boşanma davası kesinleşene kadar söz konusu yükümlülüğün ihlali, diğer eş tarafından TMK uyarınca[7] yeni açılacak bir boşanma davasına konu edilebilecek ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan kişi boşanmada kusurlu hale gelecektir.
Kanaatimizce yargılama süresinin uzun olması nedeni ile söz konusu yükümlülük taraflar üzerinde külfet doğurmakta olup çözümü yargılama sürelerinin kısaltılması ile mümkün olabilecektir.
Güncel mevzuat uyarınca boşanma ve ayrılık davalarında karar kesinleşene kadar eşlerin sadakat yükümlülükleri devam etmektedir. Bu bağlamda, boşanma davası süresince kişinin haklarını ve yükümlülüklerini bilmesi mağduriyet yaşanmaması bakımından son derece önemlidir.
Saygılarımızla, Gülaç Hukuk Bürosu
[1] Türk Medeni Kanunu m. 185.
[2] Anayasa Mahkemesi’nin 30.05.2024 tarihli ve 2023/42 Esas 2024/114 Karar sayılı kararı, https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/Dosyalar/Kararlar/KararPDF/2024-114-nrm.pdf
[3] 3 Dural M., Öğüz T., Gümüş M. A., (2016 Eylül), Türk Özel Hukuku Aile Hukuku, Cilt: 2, 12. bs., İstanbul: Filiz Kitabevi, s.157.
[4] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E.2017/2-1286, K.2019/142, 14/2/2019.
[5] Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 19.10.2012 tarihli 2012/17463 E. 2012/25314 K. sayılı kararında evlilik birliğinde eşlerin birbirlerine sadık kalmak zorunda oldukları belirtilmiştir.
[6] İtirazın gerekçesinde özetle, insanın biyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamak için karşı cinse ihtiyaç duyduğu belirtilmiş ve boşanma davası açıldıktan sonra, bu kararın kesinleşmesine kadar geçen süre içinde eşlerin karşı cinsten biriyle yakınlık kurmalarının yeni bir boşanma davasına konu olabileceği ifade edilmiştir. Ayrıca, bu yeni davanın ilk boşanma davasıyla birleştirilmesi nedeniyle yargılama sürecinin uzadığı, boşanma kararı kesinleşene kadar eşlerin itiraz konusu kuralda belirtilen yükümlülüklere tabi olmalarının, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkıyla bağdaşmadığı ileri sürülerek, söz konusu kuralın Anayasa’nın 17. maddesine aykırı olduğu savunulmuştur.
[7] Bkz: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu madde 161