Balkanlardan Göçmek Zorunda Kalan Kişilere Ait Olan Malların Akıbeti ve Kendileri veya Mirasçıları Tarafından Bedellerinin Alınması Şartları Hakkında Bilgi Bülteni
A. Giriş
İşbu bilgi bülteninin konusunu, Balkanlardan göç etmek zorunda kalan kişilere ait olan malların çeşitli dönemler özelinde ele alınarak akıbetlerinin açıklanması ve malların bedellerinin talep edilmesinin mümkün olması durumunda göç eden kimsenin kendisi veya mirasçıları tarafından işbu talebin usul ve sürecinin açıklanması oluşturmaktadır.
Bu minvalde,
>Gerek Balkan Savaşları neticesinde mübadeleye tabi tutulan kimselerin geride bırakmış olduğu malların akıbeti,
>Gerek 30 Ocak 1923 tarihinde Mübadil Rumlar ve Batı Trakya Müslüman Halkı hakkında Türk ve Yunan Hükümetleri’nce Lozan’da imzalanan“Türk ve Rum Ahalinin Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol”[1] uyarınca mecburi ülke değişimine tabi tutulan kimselerin geride bıraktığı malların akıbeti,
>Gerek İkinci Dünya Savaşı neticesinde ve Yugoslavya döneminde Balkanlardan zorla göç ettirilen kimselerin geride bıraktığı malların akıbeti ve mümkün olması halinde geri alımı için sağlanması gerekli şartlar devletler arasında sözleşme olması halinde karşılıklılık gereği işbu sözleşmeye; sözleşme olmaması halinde ise talep edilen malın bulunduğu günümüz Balkan ülkesinin mevzuatı özelinde incelenerek çözüme kavuşturulmalıdır.
B. Balkan Savaşları Neticesinde Mübadeleye Tabi Tutulan Kimselerin Geride Bırakmış Olduğu Malların Akıbet
Osmanlı Devleti 17. Yüzyıl sonu itibari ile Avrupa ile yapmış olduğu savaşlar neticesinde çok fazla yenilgi almış olup bu yenilgilerin sonucunda 18 ve 19. Yüzyıllarda toprak kaybetmeye başlamıştır. Kaybedilen topraklarda yaşayan Müslüman kimseler Anadolu’ya göç etmiş olup 1912-1913 yıllarında yaşanan Balkan Savaşları bu göç hareketlerinin en büyük dalgasını oluşturmuştur.
Balkan Savaşları neticesinde yaşanan göç hareketleri üzerine 29 Eylül 1913 tarihinde Bulgaristan ve Osmanlı Devleti arasında imzalanan İstanbul Antlaşması’na eklenen ‘Gönüllü Mübadele’ protokolü, 14 Kasım 1913 tarihinde Osmanlı Hükümeti ile Yunan Hükümeti arasında imzalanan Atina Antlaşması, 1914 Osmanlı-Yunan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi imzalanmışsa da I. Dünya Savaşı’nın çıkması neticesinde söz konusu antlaşmalar uygulama alanı bulamamıştır.
⇒ Osmanlı- Bulgaristan Mübadelesi Neticesinde Bulgarların Mallarının Akıbeti;
29 Eylül 1913 tarihinde imzalanan İstanbul Antlaşmasıyla Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında nüfus mübadelesine ilişkin süreç ve sınırları belirlenmiştir. İşbu anlaşma neticesinde iki hükümet tarafından karma komisyon oluşturulması karara bağlanmış olup bu kapsamda 2-15 Kasım 1913’te Edirne’de çalışmalara başlanmıştır. Aralıklar halinde toplanan Karma Komisyon oluşturduğu listelere göre; 1. Dünya Savaşı’nın başlamasına kadar Bulgar bölgesinden 9.714 Müslüman aile veya 48.570 Müslüman ile Doğu Trakya’dan 9.742 Bulgar aile veya 46.764 Bulgar mübadele edilmiştir (Önder, 1990: 29)
Bulgaristan ile Türkiye arasında, 29 Eylül 1913 İstanbul Antlaşması bağlamında iki taraflı nüfus mübadelesi meydana gelmiş; fakat Birinci Dünya Savaşı sebebiyle mübadele yarım kalmıştır. Mübadeleye engel teşkil eden Birinci Dünya Savaşı ve Balkan Savaşları sonrasında Bulgaristan bir devlet olarak kurulmuştur. Türkiye ile Bulgaristan, statü açısından azınlıklar meselesi ve yarım kalan göçün tamamlanması amacıyla; 18 Ekim 1925’te Oturma sözleşmesi ve Dostluk antlaşması imzalayarak, hem göç edenlerin hukuki haklarını korumuş hem de ortamın rahatlığını sağlamışlardır.
18 Ekim 1925 tarihli sözleşmenin eki sayılan protokolün C maddesinin metni :“İstanbul şehri müstesna olmak üzere, Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Kıtasındaki arazisi asli ahalisinden olup ta 5-18 Ekim 1912 tarihinden sonra işbu protokolün imzası tarihine kadar Bulgaristan’a hicret etmiş olan Bulgar’lara ait taşınmaz mallar Türk Devleti tarafından iktisap edilmiş olacaktır.” Bu protokol maddesinde açıkça belirtildiği üzere; 5.10.1912- 18.10.1925 tarihleri arasında Türkiye’den Bulgaristan’a göç eden Bulgarlara ait taşınmazlar Türkiye Devleti tarafından kazanılmış olacak olup bu taşınmazların olağanüstü zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün olmayacaktır.
Dolayısıyla 5.10.1912 tarihinden önce veya 18.10.1925 tarihinden sonraki dönemlerde bir başka ülkeye gitmiş olmaları halinde taşınmazlara ilişkin yapılan işlemler yukarıda yazılı anlaşma maddesi hükmü uygulanmayacağından geçerli hukuki sonuç doğuracaktır. Yine belirtmek gerekir ki Türk tebaası olup, Bulgaristan’a göç eden Bulgarlar hakkında yapılan Antlaşma, Metruke Kanunları veya Temlik Kanunlarından sayılmaz.[2]
⇒ Osmanlı- Yunanistan Mübadelesi Neticesinde Yunanlıların Mallarının Akıbeti;
Osmanlı ve Yunan Hükümeti arasında imzalanmış 14 Kasım 1913 tarihli Atina Anlaşması ile taraf devletlerin sınırlarında yaşayan azınlıklara, isteğe bağlı olarak uyruklarını değiştirebilmeleri için 3( Üç) yıllık süre verilmiştir. (Erim, 1953: 478-479). Bu mübadelede yalnızca göç ve vatandaşlık değil mübadeleye bağlı olarak mal, mülk ve arazi konularının da tartışılması gerekmiştir. (Dündar, 2015: 69) Netice olarak 10-23 Mayıs 1914 tarihlerinde gerçekleştirilen görüşmeler nihayetinde Türk Trakyası’ndaki ve İzmir Vilayetindeki Rum nüfusun bulunduğu köylerdeki kimselerin istekleri(ihtiyari) doğrultusunda mübadele kararlaştırılmıştır. (Önder, 1990: 43) Fakat göçlerin devam ettiği esnada sığınmacı sayısındaki dengesizlik neticesinde taraflar arasındaki süreç tıkanmış ve nitekim 14 Aralık 1914’te görüşmeler kesilerek mübadele başarısızlık ile sonuçlanmıştır. 1913 ve 1914 yıllarında yaşanan her iki nüfus mübadelesi de 1919 ve 1923 yıllarında yapılacak olan nüfus mübadeleleri için örnek oluşturmuştur.
Malları Yunanlılarca müsadere edilen mübadillerin, müsadere edilen mallarını belgelemeleri halinde mallarının Yunan makamlarınca tazmin edileceğinin açıklanması neticesinde mübadiller tasfiye taleplerine müsadereye uğrayan mallarına ilişkin belgeleri de eklemişlerdir. Bu belgelerde, mübadillerin emvallerinin hangi tarihlerde müsadere edildiği ve 1909 ile 1914 yılları arasındaki senelik gelirlerinin ne kadar oldukları bilgileri yazılıdır. 18 Ekim 1912 sonrası mübadele etmiş olan Türk ve Yunanlılar 30 Ocak 1923 tarihli Mübadele Sözleşmesi kapsamında göçmen sayılmışken; 18 Ekim 1912 tarihi öncesi mübadele etmiş olan kimseler 30 Ocak 1923 tarihli mübadele sözleşmesi kapsamında kalmayıp, bu kişilerin mallarının tazmin yerine direkt iadesi öngörülmüştür. Bunun için de 30 Ocak 1923 tarihli Mübadele Sözleşmesinin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde ilgililerden durumları bildirilerek, yetkili makamlara müracaat etmeleri istenmiştir.[3]
⇒ Bulgaristan-Yunanistan Mübadelesi Neticesinde Tarafların Mallarının Akıbeti;
27 Kasım 1919 tarihli Neuilly Barış Antlaşması’yla aynı günde imzalanan “Bulgaristan ile Yunanistan Arasında Azınlıkların Serbest Göçüne İlişkin Sözleşme” 56. Maddesi kapsamında Bulgaristan’ın ulusal (ırksal) azınlıkların karşılıklı ve gönüllü göçlerinin (mübadelelerinin) yapılması hususunda yükümlülük altına girdiği belirtilmiştir. Konumuzla ilgili olarak işbu sözleşmenin 56. Maddesinin 2. Fıkrasında; ”Taşınabilir eşyalar serbestçe götürülürken, taşınmazları ise yerel makamlar aracılığıyla Karma Komisyonun denetimine bırakılması ve Karma Komisyonun görevi kapsamında mübadelenin yürütülmesinin sağlanması ve taşınmazların güvence altına alınması,..” hükmü haizdir.
C. Türk ve Rum Ahalinin Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol Uyarınca Mecburi Ülke Değişimine Tabi Tutulan Mübadil Rumlar ve Batı Trakya Müslüman Halkına Ait Malların Akıbeti
30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ve Yunan Hükümeti arasında imzalanan ve mübadillerin terk edeceği ya da yanlarında götürebileceği malların tasfiyesi ve kıymetlerinin belirlenmesine ilişkin esasların belirlendiği Mübadele Sözleşmesi ile Türkiye’ye gelen mübadillerin, kendilerine verilecek olan üretim araçlarının belirlenmesinden önce Yunanistan’da bulunan mallarını kaydettirmesi ve buna dair bir mal bildirim belgesini tanzim ettirmiş olmaları gerekmekteydi.
Dört nüsha olarak düzenlenecek olan bu belgenin bir tanesi “memurin-i mahalliye nezdinde” kalacak, biri tasfiye işlerini yürütecek olan “Muhtelit Komisyon’a”, diğeri mübadilin “hicret ettiği memleketin hükümetine”, ve sonuncusu da “muhacire” verilecekti.[4] Bu belge, mübadillerin Türkiye’ye getirmeleri gereken en önemli belge niteliğini taşımaktaydı. Ayrıca Yunan Hükümeti tarafından mübadillerin müsadere edilen mallarını belgelemeleri halinde mallarının tazmininin Yunan makamlarınca sağlanacağı açıklandığından, malları müsadereye uğrayan mübadiller, müsadere edilen mallarını gösterir bir belgeyi de tasfiye talepnamelerine eklemişlerdir. Ayrıca Mübadillere Yunanistan’da malları göz önünde bulundurularak, Türkiye’de verilecek mallar ve barınacakları yerleri belirlemek amacı ile Mübâdeleye Tâbi Ahaliye Verilecek Emvâl-i Gayr-ı Menkûle Hakkında Kanun Sûreti (Tanin, h. 1341, 21 Zi’l-Hicce/m. 1339, 4 Ağustos) çıkartılmıştır.
Mübadele Sözleşmesi'nin 8. maddesi uyarınca “Göçmenler, her çeşit taşınır mallarını yanlarında götürmekte ya da bunları taşıttırmakta serbest olacaklar ve bu yüzden kendilerinden çıkış ya da bunları giriş vergisi ya da başka herhangi bir vergi alınmayacaktır. Aynı zamanda cami, kilise, okul, hastane gibi tüzel kişiler de taşınır mallarını serbestçe yanlarında götürme hakkına sahiptirler. Ancak taşınır mallardan yanlarında götüremeyeceklerinin yerel makamlar tarafından bir envanteri çıkarılacak ve değeri, ilgili göçmenin gözü önünde saptanarak dört nüsha halinde tutanak tutularak, biri yerel makamlarca saklanacak, biri tasfiye işini yürütecek Karma komisyona, biri göç edilecek ülke hükümetine ve biri de göçmene verilecektir.”
Maddede görüldüğü üzere esasen malların serbestçe geçirilmesi öngörülmekle birlikte geçirilemeyen mallar için yerel makamlara kıymet takdir etme görevi verilmiş ve bu mallar üzerinden gerçekleştirilecek tasfiye çalışmalarının Karma Komisyonunca gerçekleştirmesine karar verilmiştir. Tasfiyeler sonucunda ise temel ilke olarak ortaya çıkan para miktarı tasfiyeyi yapan ülkenin, göç edilen ülkeye bir borcu olarak görülmüştür. Buna ek olarak, göçmenler hakkında, arkalarında bıraktıkları malların karşılığını veya eş değerini göç ettikleri yerlerde alacağı üzerine kararlar verilmiştir.
⇒ Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nden Tasfiye Talepnamelerine Erişme
Mübadillere ait tasfiye talepnameleri, T.C Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi Daire Başkanlığı tarafından tasnif edilerek, “Muhtelit Mübadele Komisyonu Tasfiye Talepnameleri Katalogu” adı altında 21 cilt olarak araştırmacıların hizmetine sunulmuştur. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün internet sitesi üzerinden tasfiye talepnamelerine erişmek mümkündür. Sırasıyla Devlet Arşivliği Genel Müdürlüğü internet sitesine girdikten sonra katalog tarama- üye kayıt bilgileri- cumhuriyet arşiv katalogları-fon adına göre katalog arama-fon adı ve ilgili kurumun tümü-aranacak ifade sayfasına aradığınız kişinin ismini ve sonuna tasfiye yazarak bul seçeneğine tıklayarak tasfiye talepnamelerine ulaşmanız mümkündür.
İnternet sitesi üzerinden olan kayıtlara anlatılan şekilde erişmek mümkünken tasfiye talepnamesinin aslına ulaşmak istiyor ve devlet arşivlerine gitmeyi düşünüyorsanız mutlaka; isteyeceğiniz belgeye ait “tarih”,”sayı”, “fon kodu” ve “yer no” bilgilerini almanız ve görevlilere bu bilgileri vermeniz gerekmektedir.[5] Arşiv kayıtlarından yararlanmanın esasları Arşivlerden Yararlanma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te belirlenmiştir.[6]
⇒ Mübadil Rum’dan Kalan Taşınmazların Devlete İntikali ve Tescili
3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 18/2. Maddesi uyarınca Devlete intikal eden taşınmazlardan birisi de zorunlu değişime tabi tutulan Rum’lardan kalan taşınmazlardır. Belirli kanunlar uyarınca devlete kalan taşınmazların olağanüstü zamanaşımı ile kazanılması mümkün değildir. 30.01.1923 Tarihli Türk ve Rum Ahalisinin Mübadelesine Dair Sözleşme ve Protokol ile 10.06.1930 Tarihli Ankara Mukavelenamesi uyarınca Mübadil Rum’ların Türkiye’de, Mübadil Müslümanların Yunanistan’da bıraktıkları malların tasfiye ve Türk ve Yunan hükümetlerine intikali işbu kanunlar ile sağlanmıştır.
İstanbul’da bulunan Rumlar ve Batı Trakya’da oturan Müslüman ahalisi mübadeleye tabi tutulmamış olduklarından Ankara Antlaşmasının 10. Maddesinde belirtilen etabli sayılma koşullarını taşıyan kimselerin mallarının Devlete geçişi söz konusu değildir. Dolayısıyla bu nitelikteki taşınmazların kazandırıcı olağanüstü zamanaşımı ile kazanılması olanaklıdır.
Öte yandan zorunlu değişimini gerçekleşmesi ile Mübadil Rumlardan kalan malların mülkiyeti doğrudan Hazine’ye geçtiğinden bu taşınmazların tapu kütüğüne tescili, kaçak, yitik veya başka yerlere nakledilen kişilerden Devlete intikal eden taşınmazların tapuya tescili ile aynıdır.
⇒ Zamanaşımı ile Kazanılma Yasağı
26.07.1972 tarihinde yürürlüğe girmiş 1617 Sayılı Toprak ve Tarım Reformu Ön Tedbirler Kanunu’nun[7] 20.maddesiyle değişik 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun[8] 33/son fıkrası uyarınca Devlete kalmış taşınmazların kazandırıcı olağanüstü zamanaşımı ile kazanılması mümkün değildir. Bu madde, 9.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren Kadastro Kanunu’nun 18/2. Maddesinde de tekrar edilmiştir. 26.07.1972 tarihinden önce söz konusu alanda herhangi bir düzenleme yapılmadığından Devlete kalan taşınmazların olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı ile kazanılması mümkündü. Bu halde taşınmaz malların zamanaşımı ve zilyetlik ile kazanılmasının mümkün olup olmadığı konusunu 26.07.1972 öncesi ve sonrası şeklinde ayırarak incelemek gerekmektedir.
⇒ 07.1972 tarihinden önceki dönemde Devlete kalan tapulu taşınmazların kazandırı zamanaşımı ile kazanılması: Tapulu taşınmazların olağanüstü zamanaşımı yolu ile kazanılması olanaksızdır.
⇒ 07.1972 tarihinden önceki dönemde tapusuz taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı ile kazanılması: TMK’nin 713.maddesi uyarınca kanunda öngörülen koşullar altında bir taşınmazın 20 seneden fazla ile tasarruf edilmesi kazanma sağlar. Mübadil Rumlardan kanunlar uyarınca Devlete intikal eden tapusuz taşınmazların Hazinece usulü dairesinde el konulmamış olması halinde olağanüstü zamanaşımı yolu ile kazanılabileceği kabul edilmekte idiyse de 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun kazandırıcı olağanüstü zamanaşımı ile kazanmayı yasaklayan maddesi geçmişe etkili olarak/doğru yürürlüğe konulmuş olduğundan yasak 26.07.1972 tarihinden önce açılmış olan davalara da uygulanmıştır.
⇒ 07.1972 tarihinden sonraki dönemde tapulu ve tapusuz taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı ile kazanılması; Mübadil Rumların Türkiye’de bıraktıkları menkul ve gayrımenkul malların tam mülkiyeti Türk Hükümetine geçmiştir. Dolayısıyla bu taşınmazların kazandırıcı olağanüstü zamanaşımı ile kazanılması mümkün değildir. Durum bu olmakla birlikte mübadele rejimine tabi olmayan yerlerdeki taşınmazların kazandırıcı olağanüstü zamanaşımı ile kazanılması önünde bir engel yoktur.
⇒ Mübadil Rum’dan Satın Alma İddiası ve İspatı;
İntikal Kanunları uyarınca Devlete intikal eden yerlere ilişkin satın veya devralma vb. işlemlerinin muvazaadan ari olması gerekmektedir. Mübadil Rumlardan kalan taşınmazların Hazine’ye intikal etmesinden veya mübadeleden önce satın aldığını iddia eden kimsenin bu iddiasını gerçek bir satış olduğunu noterlikçe düzenlenmiş veya onaylanmış ‘danışıklıktan ari’ bir belge ile ispatı gerekmektedir.
Benzer şekilde intikal neticesinde Devlete kalan malların satış, bağış veya tahsis neticesinde Hazine mülkiyetinden çıkmış olması halinde de mülkiyet satın alan kişiye geçer.
Burada dikkat edilmesi gereken husus yabancı uyruklu kişinin mensup olduğu memleketteki hukuk düzenine göre Türk Vatandaşları gayrımenkul iktisap edebiliyorsa Türkiye’de de yabancı uyruklunun gayrımenkul iktisabının mümkün olduğudur. Aksi halde iktisap mümkün değildir. Dolayısıyla bu tür uyuşmazlıkların Milletlerarası Özel Hukuk açısından değerlendirilmesi gerekir.
D. İkinci Dünya Savaşı ve Yugoslavya Döneminde Balkanlardan Zorla Göç Ettirilen Kimselerin Geride Bıraktığı Malların Akıbeti
İkinci Dünya Savaşı ve Yugoslavya Dönemlerinde Balkanlardan büyük bir kesim bulunduğu bölgeden göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göç neticesinde mallarının büyük bir kısmını geride bırakan kimselerin yıllar sonra talep etmesi neticesinde ülkeler özelinde geri almaya ilişkin düzenlemeleri içeren kanunlar çıkartılmıştır. Her ülkenin aradığı şartlar ve usulü farklı olduğu için belli başlı Balkan ülkeleri üzerinden süreci açıklamaya taleplerinizi karşılamak açısından daha sağlıklı olacaktır.
⇒ Sırbistan’dan Zorla Göç Etmek Durumunda Kalan Kimselerin Sırbistan’daki Mallarının Akıbeti;
Sırbistan ilk olarak 2012 yılında çıkarmış olduğu kanun ile terk edilmiş veya bırakılmış mülkün iadesi veya tazminatı konusundaki taleplerin yolunu açmıştır. Bu taleplerde bulunma hakkı kanunun çıkartıldığı yıl olan 2012’den 2014 yılına kadardır. Yerli veya yabancı gerçek veya tüzel kişilerin talepte bulunması mümkündür. Bu taleplere ilişkin ZVIO formunu doldurup Sırbistan istirdat ajansı ‘restitution of agency’ teslim etmek mümkün olduğu gibi postane yolu ile de ilgili kuruma gönderilerek taleplerin iletilmesi mümkündür. Sırbistan Cumhuriyeti Ulusal Meclisi, Malların İadesi ve Tazminat Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’u (“RS Resmi Gazete”, No. 153/2020), (bundan böyle: “Yasada Değişiklikler”) 17 Aralık 2020 tarihinde kabul etmiştir, 29 Aralık 2020 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanun uyarınca da mallara ilişkin tazminat talep elde etme hakkı başvuracak kişilere tanınmıştır.
⇒ Karadağ’dan Zorla Göç Etmek Durumunda Kalan Kimselerin Karadağ’daki Mallarının Akıbeti;
Karadağ, 23 Mart 2004’te Müsadere Edilen Mülklerin İadesi ve Tazminat Hakları Yasasını kabul etti( 2007 yılında revize edilmiştir.) Yasa, mülkiyet haklarının ve diğer mülkiyet haklarının iadesine ilişkin koşulları, usulü ve prosedürü düzenler; ayrıca, el konulan mallar için eski sahiplerin tazminatını düzenler. Bu yasaya göre, Karadağ Hükümeti, mümkün olduğunda, iadenin mümkün olmadığı durumlarda nakit tazminat veya diğer devlet arazilerinin ikamesi ile ayni iade sağlar.
⇒ Bosna Hersek’ten Zorla Göç Etmek Durumunda Kalan Kimselerin Bosna Hersek’teki Mallarının Akıbeti;
Bosna Hersek’te malların iadesi veya tazminine ilişkin yasal bir düzenleme mevcut değildir. Geçmiş dönemlerde veya Bosna Hersek içerisindeki federelerde bu yönde çalışmalar olmuşsa da başarıya ulaşılamamıştır. Son olarak 2009 yılında Mülk İadesi yasası oluşturulmuşsa da bu yasa taslak olarak kalmış ve henüz tamamlanmamış ve yayınlanmamıştır. Taslak yasa metinlerine baktığımızda mal taleplerinde esas olacak olanın malın iadesi aksi halde mal bedelinin tazmini şeklinde gerçekleşeceği hükümleri haizdir.
⇒ Bulgaristan’dan Zorla Göç Etmek Durumunda Kalan Kimselerin Bulgaristan’daki Mallarının Akıbeti;
Bulgaristan’da malların iadesine ilişkin kanunlar özetle; Tarım alanlarının iadesine ilişkin: 1991 tarihli Tarım Arazilerinin Mülkiyeti ve Kullanımına İlişkin Kanun (“LOUAL”).1992 Kamulaştırılan Taşınmazların İadesine Dair Kanun(“LRNIP), 1997 Ormanlar ve Orman Arazileri Üzerindeki Mülkiyetin İadesine Dair Kanun ile Özel sektöre ait orman arazilerinin iadesini ele alan Fon ve 1997 tarihli Orman Ulusallaştırılmış Varlık Sahiplerinin Tazminatı (“LCONA”) (Luchnikov olarak da bilinir) Ayni iadenin imkansız veya istenmeyen olduğu durumlarda tazmininin mümkün kılındığı yasa LCONA yasası ise de Luchnikov Yasası, düşük piyasa değerine sahip olduğu ve yalnızca sınırlı teklifler sunduğu için eleştirildi. Bunlardan başka ‘tapusuz taşınmazlara’ ilişkin bir düzenleme henüz mevcut değildir.
⇒ Yunanistan’dan Zorla Göç Etmek Durumunda Kalan Kimselerin Yunanistan’daki Mallarının Akıbeti;
Yunanistan, 1944’te ilk mülk iadesi yasasını çıkarmış olup özel mülkiyet, ortak mülkiyet ve tapusuz mülkiyetlere ilişkin de düzenlemeleri mevcut yasasının içerisinde bulundurdu. Ancak, diğer birçok ülkede olduğu gibi, Yunanistan da savaş sırasında işgal edildiğinden ailelerin mülklerini geri almaları genellikle yıllar aldı. Bundan başka Yunanistan’da 2009’da Terezin Deklarasyonunu ve Kılavuz İlkeleri çıkarıldı.
⇒ Slovenya’dan Zorla Göç Etmek Durumunda Kalan Kimselerin Sloveyan’daki Mallarının Akıbeti;
Slovenya, mülkiyetin iadesine ilişkin 1991’de İade Yasasını kabul etti ve uygulamaya başladı. Haziran 2002 itibariyle, yüzde 66’sı Açılan 35.858 mülk iadesi talebi çözüme kavuşturuldu (yaklaşık dörtte biri kararlar sadece kısmi iade içindi veya talepleri tamamen reddedildi). Çözülmemiş vakalar ise sıklıkla hem nihai karara varılmamış hem de temyiz edilmiş olan kararlardır.
⇒ Hırvatistan’dan Zorla Göç Etmek Durumunda Kalan Kimselerin Hırvatistan’daki Mallarının Akıbeti;
Hırvatistan’ın çalkantılı geçmişi nedeniyle, ülke genelinde çok sayıda tartışmalı mülk mevcuttur. Mülkiyet tapusu anlaşmazlıklarını çözmek ve zamanında el konulan mülkü iade etmek amacıyla komünist dönemde, Hırvatistan ilk mülk iadesi yasasını 1990’da çıkarmış ve ardından 1991 ve 1993 yıllarında yasayı değiştirmiştir. Yasanın yürürlüğe girmesinden bu yana, iade süreci çok yavaş ilerlemiştir. Yugoslavya dağılmasından sonra, Yugoslavya öncesi savaşlardan sonra iade edilen ancak kısa süre sonra komünistler tarafından yeniden ele geçirilen mülkler için özellikle komünizm öncesi yılları kapsayan yeni bir yasa için harekete geçmiş ve 2002 yılı yasalarda değişiklik yapılmışsa da yabancı kimselerin başvuruları konusunda idari makamlarca ret oranı yüksek olup bu ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir.[9]
E. Sonuç
Sonuç olarak; araştırmamızda anlatılanlara ilişkin talebinizin olması halinde Mirasçıysanız, öncelikle tasfiye talepnamesi ve mirasçılık belgesi elde edilerek ilgili taşınmazların tespiti sonrası, taşınmazın bulunduğu devletin kanunları uyarınca işbu taşınmazın mülkiyetinin veya mülkiyeti mümkün değilse tazmininin tarafınıza verilmesi için hukuki yollara başvurmak gerekiyor. Dava sürecinde incelenecek olan hususlar mülkiyeti ispat noktasında ve o dönem çıkarılan kanunlar uyarınca çözüme kavuşturulmaktadır. Bundan başka Mübadillerden mal aldığınızı iddia ediyorsanız bu iddianıza ilişkin ‘muvazaadan ari’ bir belge ile malın tarafınıza tescili talepli dava açmanız gerekmektedir. Yine Mübadillerden kalmış bir taşınmazı kazandırıcı zamanaşımı ile kazanmış olduğunuzu ileri sürüyorsanız gidilecek yol dava açmak olup işbu davada söz konusu malın devlete intikal edip etmediği araştırılması yapılarak çözüme kavuşturulacaktır. Bundan başka Yugoslavya ülkelerinde malları olduğunu iddia eden kimselerin ise başvuracağı yol talep ettiği malın bulunduğu ülke kanunları uyarınca çözüme kavuşturulacağı için, işbu ülkeye başvurunun nasıl gerçekleşeceği ve sürecin nasıl ilerleyeceği hususunda da hukuki destek almak elzemdir.
Hem taleplerin çok eski tarihli olması hem iddiayı ispat konusunda dayanılacak delillere ulaşmanın zorluğu hem de farklı ülke kanunlarının uygulanacak olması sonuç olarak bu uyuşmazlığın uzun süreçte sonuçlanmasına sebebiyet verecektir. Bu süreç içerisinde hukuki danışmanlık alarak hareket etmek taleplerinize erişim anlamında en sağlıklısı olacaktır.
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu
[1] 25 Temmuz 1923 tarihinde yürürlüğe giren, 23 Ağustos 1923 tarih ve 340 sayılı Kanunla tasdik edilen “Türk ve Rum Ahalisinin Mübadelesine Dair Mukavelename ve Protokol
[2] Bulgaristan-Yunanistan nüfus mübadelesi ile Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi arasindaki etkileşimin değerlendirilmesi, Kader Özlem, 11.02.2019
[3] Mübadillerin Yunanistan’daki mal kayitlari ve muhtelit mübadele komisyonu tasfiye talepnameleri, Ercan Çelebi, ÇTTAD, V/12, (2006/Bahar), s.s. 35–46
[4] Lozan Barış Antlaşmasına Göre Mübadele Uygulamaları ve Cebel-i Bereket Sancağına Yerleştirilen Mübadiller, Murat POLAT, 21.12.2020
[5] Muhacir kayıt talep formu için bkz: https://www.devletarsivleri.gov.tr/Sayfalar/Sayfa.aspx?icerik=1026&h=CDC8BF25F502B2825DFAC773EDB7172168C4A21A4E1426C88306F52455D7F990 ( Son Giriş Tarihi: 06.04.2022 02.43)
[6] 31616 Sayılı 2 Ekim 2021 T Arşivlerden Yararlanma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik
[7] 1617 sayı 19.07.1972 Tarih//Resmî Gazete T/S 26.07.1972/14257 Toprak ve Tarım Reformu Öntedbirleri)
[8] 28.06.1966 Kabul Tarihli 766 Sayılı Tapulama Kanunu//12346 Sayılı Resmi Gazete T.12.07.1966
[9] Bkz: https://www.europarl.europa.eu/doceo/document/E-7-2010-3742_EN.html ( Son Giriş Tarihi: 06.04.2022 12.01)