Marka Hakkına Tecavüz Hakkında Bilgi Bülteni
A. Genel Olarak Marka Hakkı ve Marka Hakkına Tecavüz
Marka, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda[1] (“Kanun”) düzenlendiği üzere en klasik tanımı ile bir teşebbüsün ürünlerinin ve hizmetinin diğer teşebbüslere ait mal ve hizmetler ile ayırt edilmesini ve teşebbüse özgülenmesini sağlayan işaretlerdir.
Bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dahil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere marka, her türlü işaretten oluşabilmektedir.
Marka hakkına tecavüz ise, üçüncü kişilerce yapılan markanın sahibine verdiği hakları zedeleyici eylemleri ifade etmektedir. Hangi hallerin marka hakkına tecavüz suçunu teşkil edeceği Kanun’da[2];
>>Marka sahibinin izni olmaksızın,
>Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması
>Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması
>Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması
>>Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edilmesi
>>Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ticaretinin yapılması
>>Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakların izinsiz genişletilmesi veya bu hakların üçüncü kişilere devredilmesi olarak sayılmıştır.
>>Marka hakkı tecavüze uğrayan kişinin, bu tecavüz fiilini önlemeye yönelik olarak aşağıdaki bazı talepleri ileri sürme hakkı bulunmaktadır:
>>Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal/hizmetlerde kullanılmasını önleme
>>Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal/hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını önleme
>>Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılmasını önleme[3]
Markaya özel bir işaretin ticari hayatta kullanıldığı aşağıdaki gibi durumlarda bu kullanım tamamen yasaklanabilmektedir:
>İşaretin, mal veya ambalajın üzerine konulması
>İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi
>İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi
>İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması
>İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması
>İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması
>İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması
Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin resmi marka bülteninde yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade etmektedir. Ancak marka başvurusunun Türk Patent Enstitüsü tarafından yapılan inceleme sonunda uygun görüldüğü takdirde resmi marka bülteninde yayımlanmasından sonra gerçekleşen fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir.
Her ne kadar marka hakkı kanunen koruma altında olsa da marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyememektedir. Bu haller;
>Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi
>Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması
>Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması olarak sıralanmışlardır.
B. Cezalar
Kanun’a göre[4] başkasına ait marka hakkına tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılmaktadır.
Marka koruması olduğunu belirten işaretleri mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılmaktadır.
Yetkisi olmadığı hâlde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılmaktadır.
C. Sonuç Olarak
Kanun öncesinde Yargıtay, marka hakkına tecavüz durumunda tecavüzü geçici koruma yöntemleri ile önlemeye çalışmakta olup; bu durum marka hakkına tecavüz fiillerinin failleri tarafından da kötüye kullanılmakta idi.
Kanun’un yürürlüğe girmesiyle beraber, Yargıtay’ın süregelen içtihatlarıyla oluşturduğu “Tescilli bir markanın kullanımı tecavüz teşkil etmez.” düşüncesi de ortadan kalkmıştır.
Kanun’da bunun için “Marka, patent veya tasarım hakkı sahibi, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınaî mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremez.” denilerek[5], bir markanın tescilli olmasının önceki hak sahiplerinin açtığı marka hakkına tecavüz davasında bir savunma olarak ileri sürülemeyeceğini açıkça hüküm altına almıştır.
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu
[1] Bkz: 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu madde 29, 30
[2] Bkz: 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu madde 29, 30
[3] Bu durumda markanın aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlere dair olmasına bakılmamaktadır.
[4] Bkz: 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu madde 30
[5] Bkz: 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu madde 155