Nükleer Düzenleme Kanunu Kapsamında İşletenin Yükümlükleri ile Hukuki Sorumluluğu Hakkında Bilgi Bülteni
A. Giriş
7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu (“Kanun”) 08.03.2022 tarihli ve 31772 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun ile nükleer enerji alanında gerçekleşecek faaliyetlerde gözetilecek esaslar, uluslararası hukukta geçerli ilkeler de nazara alınarak kapsamlı bir biçimde belirlenmiş, bu alan içerisinde tarafların tabi olacağı sorumluluk rejiminin hukuki çerçevesi çizilmeye çalışılmıştır.
Nükleer enerji alanının bünyesinde barındırdığı risklerin devasalığı yanında faaliyetlerin çeşitliliğine uygun olarak alınması gereken tedbirler tahdidi olarak sayılmamış, somut olay özelinde doğabilecek zararları tümden engelleyecek veya en aza indirecek nitelikte olmaları yeterli kabul edilmek kaydıyla düzenlemeler getirilmiştir.[1] Tabii olarak uluslararası mevzuatta yer almayan idarenin kanuniliği esası ile faaliyetlerin kanun çapında düzenlenmesi oldukça değerlidir.
İşbu bilgi bülteninde Kanun’un sistematiğine bağlı kalınarak; izin ve yetkilendirmeye tabii işlemler, işletenin yükümlülükleri ile yürütülen nükleer faaliyetten doğacak hukuki sorumluluğun aidiyeti ve kapsamına değinilecektir.
B. Nükleer Düzenleme Kurumu
Kanun kapsamında nükleer enerji faaliyetlerine ilişkin olarak izin (ruhsat) usulü öngörülmüş ve ancak idarenin bu yönde tek taraflı irade açıklamasıyla faaliyetin yürütülebileceği kayıt altına alınmıştır.
Nitekim Kanun’un verdiği yetki doğrultusunda 95 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile bağımsız idari otorite niteliğindeki Nükleer Düzenleme Kurumu (“Kurum”) kurulmuş ve ilişkili olduğu bakanlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olarak belirlenmiş ve Kurum’un kendisine verilen görev ve yetkileri tam bir bağımsızlık içerisinde, hiçbir emir ve talimatla muhatap olmaksızın yerine getireceği ayrıca vurgulanmıştır.[2]
Kanun uyarınca, lisans alabilecek kişiler yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile Türk mevzuatına göre kurulmuş tüzel kişilerdir.[3] Bu şahısların genel olarak; nükleer tesis, radyasyon tesisi, radyoaktif atık tesisi işletmek ve her türlü radyasyon uygulamaları, işletme durumunda meydana gelebilecek her türlü değişiklik, başta emniyet ile ilgili tedbirler olmak üzere faaliyetin yürütülmesi için yapacakları her türlü inşai faaliyet ile faaliyette kullanılacak ve özel olarak hazırlanmış teknolojiyi barındıran madde, malzeme, ekipman, sistem, bileşen veya ilgili teknolojinin ithalatı ile ihracatı amacıyla yürüttükleri işlemler yönünden Kurumdan izin alacakları hususu düzenlenmiştir.
Yine; faaliyetlerde görev alacak personele radyasyondan korunmaya yönelik eğitim veren tüzel kişiler, radyasyondan korunmaya yönelik hizmet verecek kişiler, faaliyetlerde görev alacak personel, ekipman imalatı yapan kişiler, üçüncü taraf gözetimi yapan şirketler, için Kurumdan yetki belgesi alınması zorunluluğu getirmiştir. Bunlar haricinde Kurum, yetkilendirme veya bilgilendirme gereken diğer faaliyetleri güvenlik ve emniyetle ilgili esasları dikkate alarak belirleme konusunda yetkili kılınmıştır. Bir başka deyişle Kanun ile öngörülen koşullar altında öncelikle güvenlik ve emniyet tesis edilecek, faaliyet ancak bu aşamadan sonra icra edilebilecektir.
Kanun ile ayrıca faaliyetlerin geniş çaplı sağlığı tehdit edici etki alanı da dikkate alınarak mevcut ve gelecek nesillerin sağlığının korunması düşünceleriyle nükleer tesisler, radyasyon tesisleri ile radyoaktif atık tesislerinin kurulabileceği sahalara ilişkin Kurumdan onay alınması zorunluluğu getirilmiştir.[4] Diğer yandan Kurum, güvenlik ve emniyetle ilgili gereken tedbirleri nazara alarak onaya tabi diğer hususları da belirleyebilecektir.[5]
C. Denetim Faaliyetleri
Mevzuat kapsamında kişiler yönünden izlenmesi gerekli ilkelere de değinmek gerekir. Faaliyet alanlarına giren iş ve işlemlerde; bilhassa radyasyondan korunmaya elverişli güvenlik ve emniyeti sağlayacak ekipman ve teçhizatı sağlamak, hizmetin yürütümünde yeterli mesleki yeterliliğe sahip kişileri çalıştırmak, Kurum tarafından belirlenen periyodik aralıktaki kontrolleri, istenen bilgi, belge ve raporları süresi içerisinde yerine getirmek, yine Kurum tarafından kontrollerden sonra düzeltici mahiyette bildirilen ek yükümlülükleri bizzat kendi iş organizasyonu ile ya da hizmet alımı yoluyla karşılamak, düzenleyici kontrolden çıkmak için gereken koşulları sağlamak ve tüm bu alanlarda uygun bir sistem tesis etmek yetkilendirilen kişilerin sorumluluğundadır.
Bahsedilen düzenleyici kontrol deyimi ile kastedilen; Kurum’un yürüttüğü düzenleme, değerlendirme, yetkilendirme ve denetleme faaliyetleri ile yaptırımların uygulanması safhasıdır.[6] Kanunda, düzenleyici kontrolden çıkmak, nükleer enerji faaliyeti yürüten kişiler yönünden bir yükümlülük olarak öngörüldüğünden, bahse konu yükümlülüklerin yerine getirildiğinin Kurum tarafından düzenleyici kontrol uygulanmasına gerek kalmadığı yönündeki karar ile tespit edilmiş olması gerekmektedir.
Bu itibarla Kanun’un uygulanmasında mali sorumluluklara muhatap olduğu kabul edilen, yetkilendirilen konumundaki kişilerin sorumlulukları sadece düzenleyici kontrolden çıkarılma kararı ile sona erebilecektir. Ancak gerekli emniyet, güvenlik ve nükleer güvenceyi sağlama yükümlülüğü bulunan bu kişilerin; salt mevzuat hükümlerine, yetkilendirme koşullarına uygun davranmaları veya hizmet alımı yoluyla bir başkasını görevlendirmeleri sorumluluklarının azalmasına veya ortadan kalkmasına yol açmayacaktır. Yetkilendirmenin her ne şekilde olursa olsun sona ermesi, sorumluluğa etki eden bir konu olarak değerlendirilmemiştir.[7]
Kurum tarafından gerçekleştirilecek denetim faaliyetine ilişkin usul ve esaslara 7. maddede değinilmiştir. Madde uyarınca Kurum, yetkilendirilen kişilerin yüklenicilerini, alt yüklenicilerini ve tedarikçilerinin faaliyetlerini dahi denetleyebilecektir. Denetim yetkisinin kapsamının ise daha sonra çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği kayıt altına alınmıştır. Diğer yandan, içerikleri Kurum açısından bağlayıcılık taşımamakla birlikte bu denetim işlemlerini yerine getirmek amacıyla ihtisas sahibi kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk kişilerine bu hususta başvurulabilmesinin, imkân dahilinde olduğu da değerlendirilmiştir.
Bununla birlikte, uluslararası mevzuattaki düzenlemelere uygun olarak denetim görevinin Kuruma ait olmasının, yetkilendirilen kişinin sorumluluğunun ortadan kalkması anlamına gelmeyeceği vurgulanmıştır. Nitekim, kamu tüzel kişiliğini haiz düzenleyici ve denetleyici nitelikteki Kurum tarafından gerçekleştirilecek denetim haricinde, yapı denetimi de dahil olmak üzere nükleer enerji faaliyetlerinin tümü için üçüncü taraf gözetim hizmeti veren ve yine Kurum tarafından yetkilendirilmiş şirketler tarafından değerlendirme yapılması zorunluluğu da bulunmaktadır. Doğal olarak denetimden doğan ve Kurum tarafından belirlenen tüm masraflar yetkilendirilen kişiye ait olacaktır.
Yine yetkilendirilen kişilerin sorumluluğunun asıl olması ilkesinden hareket edilerek nükleer tesis ve radyoaktif atık tesisi sahalarında inşa edilecek her türlü yapıdan doğacak sorumluluğun, imar mevzuatından farklı olarak salt Kurum tarafından yetkilendirilen kişiye ait olacağı düzenlenmiştir. Buna uygun olarak mezkûr yapıların denetimi de Kuruma ait olacaktır.
D. İşletenin Sigorta ve Teminat Yükümlülüğü
Esasen işletenin sorumluluğu 13. maddede faaliyetin türü ve iş hacmi nazara alınarak azami sınırlar üzerinden çizilmiştir. İşletenin faaliyetlerine başlayabilmesi için Kurum tarafından belirlenen zaman ve şartlarda sigorta veya teminat yükümlülüğünün gerçekleştirildiğine delalet eden belgelerin Kuruma sunulması ve bunların da Kurum tarafından uygun görülmesi şarttır. Her bir nükleer tesis veya taşıma faaliyeti için yükümlülük miktarının Kanun’da belirtilen üst sınırı karşılar ölçüde olması ile nükleer maddelerin Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik alanında gerçekleşecek transit geçiş işlemlerinde seksen milyon avro tutarında olmasına ayrıca işaret edilmiştir[8].
Yaptırılan sigorta ya da gösterilen teminatın amacı itibariyle sadece bir nükleer hadise durumunda nükleer zararın tazmini için kullanılabileceği emredici şekilde düzenlenmiştir[9]. Bunun yanında Kanun ile işletenin yükümlülüklerine temin altına almak adına nükleer sigorta havuzu kurulacağı açıklanmış olup, işleten sigorta havuzundan da sigorta yapılmasını talep edebilecektir[10].
E. İşletenin Hukuki Sorumluluğu ile Rücu Hakkı
Kanun ile, bir nükleer faaliyetlerden doğacak sorumluluk, Kanun’un ihdas edilmesi öncesindeki uygulamayla örtüşür vaziyette kusursuz sorumluluk esasına dayandırılmıştır[11]. Bir tehlike sorumluluğu türü vasfındaki nükleer enerji organizasyonu içerisinde ortaya çıkan bu gibi zararlarda işleten ancak; Paris Sözleşmesi’nde olduğu gibi silahlı çatışma, iç savaş, isyan gibi hallere dayanarak sorumsuz kabul edilebilecektir.[12] Diğer yandan işleten, zarar görenin kusuru halinde bunun mahkeme kararıyla tespiti şartıyla da bu oranda sorumluluktan kurtulabilecektir.[13]
Nükleer zararlar hakkında Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 1960 Tarihli Nükleer Enerji Alanında Üçüncü Şahıslara Karşı Hukuki Sorumluluğa ilişkin Paris Sözleşmesi ve ek protokolleri uygulanacak olmakla birlikte, zararın tazmininde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun kusursuz ve münhasır sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Rücu hükümleri saklı kalmak kaydıyla zarar görene, sigorta kapsamında yapılacak ödemeler ise tazminat miktarından düşürülecektir.
Zarar gören zararını, sorumluluk sınırları içinde doğrudan işletenden talep edebileceği gibi sigortacıdan, nükleer sigorta havuzundan ve diğer teminat verenlerden de talep edebilecektir[14].
Kanun’da, nükleer zararın belirtilen sınırları aşacağının beklendiği hallerde olayın meydana geldiği tarihten itibaren en geç iki ay içinde Cumhurbaşkanı tarafından, zarar görenlerin zararlarının tazmini için yapacakları başvuruları değerlendirmek amacıyla Nükleer Zarar Tespit Komisyonu kurulacağı ve bu durumun da Resmî Gazete yoluyla ilan edileceği kayıt altına alınmıştır.
Bu komisyonun kurulması halinde nükleer hadise sonucu meydana gelen nükleer zararlar Komisyon marifetiyle tazmin edilir, bu halde işletenin sorumluluk alanına tekabül eden miktar ise Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından işletenden veya onun sigortacısından ya da işleten tarafından gösterilen teminatın paraya çevrilmesi suretiyle tahsil edilir.[15] Komisyon kararlarına karşı ise yalnızca Ankara İdare mahkemelerine başvurulabileceği kabul edilmiştir.
F. Genel Değerlendirme ve Sonuç
Nükleer zararın ortaya çıkmasında kasıtlı davranışı ile sebebiyet veren kişiye karşı; işleten, sigortacı, nükleer sigorta havuzu, teminat verenler ve Devletin rücu hakkının bulunduğu nihai sorumluluk esasına dayanmaktadır. Bunun haricinde Kanunda da belirtildiği üzere işleten, sözleşme özgürlüğü ilkesine uygun olarak kararlaştırılan kapsam ve şekilde rücu ilişkisi de tesis edebilecektir.
Rücu hakkının, rücu sorumlusunun öğrenildiği tarihten itibaren iki yılın ve herhâlde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı belirtilmiştir. Zarar görenin tazmin talebini ileri sürebileceği sürelere değinilecek olursa; zarar görenin zararı ve sorumlu kişiyi öğrendiği tarihten itibaren üç yılın, can kayıpları ile kişi sağlığına verilen zararlarda ise her halde nükleer zararın meydana geldiği tarihten itibaren otuz yılın, diğer hallerde on yıllık zamanaşımı süresinin geçmesiyle zamanaşımına uğrayacaktır.[16]
Son olarak yetkiye ilişkin “Türkiye Cumhuriyeti egemenlik alanında gerçekleşen bir nükleer hadise ile ilgili olarak veya Paris Sözleşmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafı olduğu 21/9/1988 tarihli Viyana ve Paris Sözleşmelerinin Uygulanmasına İlişkin Ortak Protokol uyarınca Türk mahkemelerinin yargılama yetkisinin söz konusu olduğu hâllerde sadece Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri yetkilidir.” Düzenlemesi bulunmaktadır.[17] Bu koşullar altında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin yetkili olması hâlinde Ankara mahkemelerinin kesin yetkili olduğu da açıklığa kavuşturulmuştur.
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu
[1] Stoiber, C., Cherf, A., Tonhauser, W., & Carmona, M. D. L. V. (2010). Handbook on nuclear law: implementing legislation (No. id: 2874).
[2] Bkz: 95 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi madde 2
[3] Bkz: 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu madde 4
[4] Bkz. 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu madde 6
[5] Öztürk, Yasin, and Çağla Öztürk. “Uluslararası Nükleer Hukuk Düzenlemeleri Çerçevesinde Türkiye’nin Nükleer Hukuk Alt Yapısına İlişkin Bir Analiz.” Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 5.1 (2019): 103-122.
[6] Bkz. 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu madde 2/ç
[7] Bkz. 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu madde 45/6
[8] Bkz. 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu madde 13
[9] Bkz. 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu madde 14/6
[10] Bkz. 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu madde 15/2
[11] Bkz. 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu madde 12/3 : Nükleer hadiselerden kaynaklanan nükleer zararlar hakkında; Kurum tarafından veya ülkesindeki makamlar tarafından bir nükleer tesisi işletmek üzere yetkilendirilmiş tüzel kişi, nükleer tesis işletmek için verilecek lisans alınmadan önceki dönemde nükleer tesisi kuran tüzel kişi, nükleer tesisi işletmek için verilen lisans iptalinden sonra yeni bir işleten belirlenene kadar olan dönemde lisansı iptal edilen tüzel kişi işleten olarak kabul edilir.”
[12] Bkz. Paris Sözleşmesi madde 9
[13] Kocaoğlu, Necip Kağan. “Nükleer Tesis İşletenin Hukuki Sorumluluğu: Karşılaştırmalı ve Uluslararası Özel Hukuk Analizi.” Ankara Barosu Dergisi 2 (2010): 33-112.
[14] Bkz. 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu madde 17/1
[15] Bkz. 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu madde 18/2
[16] Korkusuz, Mustafa Halit. Nükleer santral işletenin hukuki sorumluluğu. Beta, 2012.
[17] Bkz. 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu madde 20