Navlun Sözleşmesinde Eşyanın Teslim Alınmamasından Doğan Sorumluluk Hakkında Bilgi Bülteni
A. Giriş
Deniz yoluyla eşya taşıma sözleşmeleri arasında yer alan navlun sözleşmesi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (“TTK”) düzenlenmiştir. Navlun sözleşmesi; taraflardan birinin deniz yolu ile eşya taşımayı gerçekleştirmesi, diğer tarafın ise eşyanın taşınması karşılığında ücret ödemeyi taahhüt ettiği sözleşmelerdir. Bununla birlikte tam iki tarafa borç yükleyen bu sözleşme ilişkisinin hukuki niteliği itibariyle eser sözleşmesine (yüklenicinin eseri meydana getirmesi ve iş sahibine teslim etmesi karşılığında, iş sahibinin eserin bedelini ödemesi) benzemesi sebebiyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) eser sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
Uygulanacak hükümlerin sınırlarının bu şekilde çizilmesinin ardından işbu bilgi bülteninde temel olarak; taşıyan sıfatı ile taşıma taahhüdüne konu malı boşaltma limanına getiren taşıyanın malın teslim alınmaması ihtimalindeki hak ve sorumluluklarına değinilecektir.
B. Genel Olarak Taşıyanın Sorumluluğu
Esasen navlun sözleşmesinde taşıyan, deniz yoluyla eşya taşıma taahhüdünde bulunan kişi konumundadır. Bunun karşılığında ise taşıtanın, navlun ücreti ödeme borcu yer almaktadır. Taşıyan, üstlenmiş olduğu taşıma faaliyetini şahsen ifayla yükümlü olmadığından tamamen veya kısmen bir başkasına bırakabilecektir. Taşıyan, navlun sözleşmesi kapsamında üstlendiği borcu bir başkasına devretme hakkına sahip olmasa bile, taşıma faaliyetinin tamamından sorumlu olmaya devam edecektir.[1]
Navlun sözleşmesiyle taşınması kararlaştırılan eşyanın, yükleten tarafından taşıyana veya yetkili temsilcisine teslim edilmesiyle birlikte taşıyan eşya üzerinde direkt kullanma hakkını elde edecektir. Nitekim, taşıyanın yükü taşınmak üzere teslim aldığı anda, yükün bakımına ve korunmasına özen gösterme yükümlülüğü de doğar.[2] Taşıyan, taşınan eşyanın hakimliğine sahip olması ve navlun sözleşmesinden kaynaklanan edimi nedeniyle eşyanın gönderilene varma limanında teslim edene kadar bakımını ve korunmasını sağlayacaktır.[3]
Eşyanın teslim alınmasının ardından tamamının gemiye sıkıntısız bir şekilde yüklenmesiyle birlikte artık taşıyan, gemiyi sefere elverişli konumda bulundurarak en uygun rotayı izleyecek ve özen gösterme yükümlülüğüne uygun olarak eşyayı zamanında teslim etme gayreti sarf edecektir. Taşıyanın, olası bir gecikme ihtimalinde TTK’nın[4] ilgili maddelerince sorumluluğu doğacaktır. Bununla birlikte taşıyan, yalnızca kendisinin veya adamlarının kastı veya ihmalinden kaynaklı zararlardan sorumlu tutulabilecek olup, TTK ’da[5] yer alan uygun illiyet bağı karinesi teşkil eden hallere ve bilhassa objektif olarak önlenmesi mümkün olmayan sebeplerden kaynaklı zararlara dayanarak kusursuz olduğunu ileri sürebilecektir.
C. Eşyanın Teslimi Borcu
Taşıyanın, eşyayı kararlaştırılan boşaltma yerine ulaştırması aşamasında, boşaltmanın belirli bir tarihte yapılmasına ilişkin taraflar arasında açık bir irade uyuşması bulunup bulunmadığına bakılır. Eğer taraflar arasında eşyanın ne zaman boşaltılacağı hususunda açık bir kararlaştırma bulunmamaktaysa, taşıyan veya yetkili bir temsilcisinin hazırlık bildiriminde bulunması gerekecektir.[6] Hazırlık bildirimi TTK’da herhangi bir şekil şartına bağlanmamış olduğundan gönderilen taraf olan muhataba ulaşmasıyla hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır. Hazırlık bildirimini, gemi öngörülen demirleme yerine varılınca yapılır. Hazırlık bildiriminin muhatabına ulaşmasını izleyen ilk takvim günü ve eğer boşaltmaya fiilen başlanmış ise, o andan itibaren boşaltma süresi işlemeye başlayacak olup, bu süre boşaltmanın yirmi dört saatlik kesintisiz çalışma ile yapılması halinde ihtiyaç duyulacak süreye tekabül etmektedir.[7]
Maddi fiil niteliğindeki boşaltma eylemi, taşıyanın sözleşmeden kaynaklı asli edim yükümlülüğünün son görünüş biçimini oluşturan ve bir hukuki işlem olan eşyanın tesliminin öncüsü konumundadır. Bir başka deyişle, yükün, teslim alınması için boşaltma limanında gemiden karaya veya layterlere çıkarılmasıdır.[8] Taraflar arasındaki bu borç ilişkisinin sona erebilmesi için taşıyanın deniz yoluyla taşınması kararlaştırılan eşyayı alıcıya veya gönderilene teslim etmesi şarttır. Gönderilenin taşıtan dışında uygulamada genellikle görüldüğü üzere başka bir kişi olması halinde tam üçüncü kişi yararına sözleşmenin varlığından bahsedilecektir. Bu borç ilişkisinde üçüncü kişi olan gönderilen, bizzat taşıyandan eşyanın teslim ediminin ifasını talep edebilecektir. TTK’nın ilgili maddelerinden [9] hareketle, gönderilenin eşyanın teslimini istediği aşamada, eşyanın teslim edilmesi yükümlülüğüne dayanak teşkil eden hukuki ilişkiden kaynaklı ve diğer tüm borçları yerine getirmekle yükümlü olacaktır.
D. Eşyanın Teslim Alınmaması
Eşyanın teslim alınması gibi, teslim edilmesi de iki taraflı bir hukuki işlem olduğundan tarafların karşılıklı iradelerinin uyuşmasıyla, taşıyanın teslim almaya yetkili kişiye eşyanın zilyetliğini nakletmesi gerektirmektedir. Taşıyanın deniz taşıma sözleşmesinden kaynaklı sorumluluğu da ancak bu nitelikte bir teslimin gerçekleşmesiyle son bulacaktır. Bu çerçevede öncelikle taşıtanın yükleme veya boşaltmada gecikmesi, alacaklının temerrüdü niteliğinde olduğu belirtilmelidir.[10] Keza, taşıtanın gönderilen olmadığı, yani üçüncü kişi yararına bir edim yükümlülüğünün öngörüldüğü borç ilişkilerinde taşıtanın yanında gönderilen de üçüncü kişi olarak ifayı talep ve kabul etme hakkına sahip olacağından eşyanın teslim alınmasından kaçınıldığı hallerde alacaklı temerrüdü gündeme gelecektir.
Tam yolculuk çarteri sözleşmesine ilişkin olan yani geminin tamamının taşıtan tahsis edildiği deniz yoluyla eşya taşıma sözleşmelerinde eşyanın teslim alınmamasıyla ilgili düzenlemeler de TTK’da[11] yer almaktadır. Geminin kararlaştırılan boşaltma yerine ulaşmasıyla birlikte çeşitli ihtimaller gündeme gelecektir. İlk olarak, gönderilenin eşyayı teslim almaya hazır olduğunu bildirmesine rağmen boşaltma süresi ve kararlaştırılmış ise sürastarya süresi içerisinde eşyayı tamamen veya kısmen teslim almaktan kaçınması halinde gönderilene haber vererek TBK’nın alacaklı temerrüdüne ilişkin genel hükümlerine dayanabilecektir. Kırkambar sözleşmelerinde ise herhangi bir bekleme süresi bulunmadığından gönderilen, kendisine yapılan bildirim üzerine eşyayı gecikmeksizin teslim almakla yükümlüdür.[12]
TTK ilgili hükümleri uyarınca, gönderilenin hazırlık bildiriminin hüküm ve sonuçlarını ifade ettirmesine rağmen eşyayı teslim almaya hazır olduğuna ilişkin taşıyana bildirimde bulunmaktan kaçındığı yahut kendisine ulaşılmadığı hallerde, geminin kararlaştırılan boşaltma bölgesinde eşyanın teslim alınması amacıyla uzun süreler beklemesi uygun bir sonuç olmayacağından durumun gönderilene ve aynı zamanda taşıyana haber verilmesiyle birlikte alacaklı temerrüdünün koşulları oluşacaktır.
Kural olarak bu durumda taşıyan, hasar ve giderleri gönderilene ait olmak üzere eşyayı tevdi edebilecektir. Teslimi taahhüt edilen eşyanın muhafazasının masraflı olması, bozulabilir nitelikte olması veya işin özelliği gereği tevdi edilmesinin uygun düşmemesi halinde hâkimin izniyle eşyanın açık artırma yoluyla satılması ve bedelinin de tevdi edilmesiyle teslim borcunun sona ermesi söz konusu olacaktır. Eşyanın liman işletmesinde muhafazası objektif olarak mümkünse durumun gönderilene haber verilmesinin ardından eşyanın buraya tevdi edilmesi de mümkün olacaktır.
E. Sonuç
Taşıyanın, kararlaştırılan eşyayı boşaltma yerine getirmesinin ardından eşyanın haklı bir sebep olmadan teslim alınmasından kaçınıldığı hallerde buna ilişkin kanunda yer alan bildirim yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmesiyle de birlikte, durumun koşullarına göre eşyanın tevdi edilmesi veya satılması ve satış bedelinin tevdi edilmesi suretiyle taşıyana borçtan kurtulma imkânı tanınmıştır. Taşıyan, gönderilenin gecikmesi veya tevdi işlemi yüzünden boşaltma süresi geçtiği hallerde sürastarya parası isteyebileceği gibi, sürastarya süresi dolduktan sonraki gecikmeler nedeniyle, uğradığı bütün zararın tazminini de isteyebilecektir.
Saygılarımızla,
Gülaç Hukuk Bürosu
[1] Bkz: 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 1191: “Taşımanın gerçekleştirilmesi, kısmen veya tamamen bir fiilî taşıyana bırakıldığı takdirde, taşıyan, navlun sözleşmesine göre böyle bir bırakma hakkına sahip olup olmadığı dikkate alınmaksızın, taşımanın tamamından sorumlu kalmaya devam eder. Taşıyan, fiilî taşıyanın ve onun taşıma borcunun ifasında kullandığı ve görevi ve yetkisi sınırı içinde hareket eden adamlarının fiil ve ihmallerinden de bu Kanun hükümlerine göre sorumludur.”
[2] SEVEN Vural, Taşıyanın Yüke Özen Borcunun İhlalinden Doğan Sorumluluğu, Ankara 2003.
[3] ÇAĞA Tahir/KENDER Rayegân, Deniz Ticareti Hukuku II, İstanbul, 2006, s.1-3.
[4] Bkz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 1178
[5]Bkz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 1182
[6] Bkz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 1168
[7] KARA Hacı, Deniz Ticareti Hukuku, İstanbul, 2020, s. 207.
[8] İZVEREN Adil/ FRANKO Nisim/ ÇALIK Ahmet, Deniz Ticareti Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1994, s.204.
[9] Bkz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 1203
[10] Bkz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 1155/1
[11] Bkz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 1174
[12] Bkz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 1176: